Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Atatürk’ü anarken: ‘Gelenekçi-liberal’lerin hüsranı - 14
Osmanlı’nın çöküşü ilk kez Saray tarafından algılanmıştır....
Çünkü İmparatorluk, Osmanlı ailesinin yani “Padişahın mülküdür.” Elbette “mülkün” elden gittiğini ilk fark eden de onun sahibidir!
Dolayısıyla, çöküşü durdurmak için alınan tedbirlere, yani kimi zaman “Batılılaşma” denilen çağdaşlaşma ve modernleşme hareketlerine Saray öncülük etmiştir.
***
Saray, çöküşü hazinenin boşalmasıyla fark etmiştir:
Osmanlı da, bütün Ortaçağ’da Din/Tarım imparatorlukları gibi, hazinesi yoksullaştığı zaman, sefere çıkar, yeni topraklar fetheder ve kaynaklar bulurdu.
Ne var ki, 16’ncı yüzyıldan sonra, Endüstri Devrimi ile teknolojik atılım yapan Batı dünyası karşısında askeri gücünü de yitirince, hazinesini doldurmak için girdiği savaşlarda yenilmeye ve toprak kazanacağına toprak kaybederek daha da yoksullaşmaya başlamıştır.
Askeri yenilgilerinin nedenini araştıran Osmanlı, teknolojik açıdan geri kalmış olduğunu hemen keşfetmiş ve Batı’nın elindeki ileri teknoloji ve üstün silahlarla rekabet edebilmek için reform hareketlerine başlamıştır.
Saray’ın “mülkünü” korumak için giriştiği reformlar yerleşik düzenin bir parçası olan din adamlarını ve toprak ağalarını rahatsız etmiş, bunların kışkırtmalarıyla, eski düzenden nemalanmaya da alışmış olan Yeniçeriler “Şeriat İsterük” naralarıyla sokaklara dökülerek, her türlü değişmeye karşı çıkmışlardır.
***
“Gelenekçi-Liberal Cephe” işte bu süreç içinde, yöneticilere yani “Devlete” karşı durduğu için güya “Liberal”, yeniliklere karşı direndiği için de güya “Gelenekçi”dir...
Bu birbiriyle çelişen tutum ve davranışları, mezhep ekseninde birbiriyle bütünleştirmeye ve canlı tutmaya çalışmıştır.
“Gelenekçi-Liberaller” Osmanlı döneminde, Saray’a karşıyken, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra “Halife- Sultan”a yani “Saltanat”a sahip çıkarak varlıklarını sürdürme çabasındadırlar:
İşte tam bu noktada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet” hamlesi, “Gelenekçi- Liberal Cephe”nin tam bir hüsranını simgelemektedir:
Çünkü artık siyasal iktidarın kaynağını halktan, milletten alıp, din/mezhep adına, Allah adına, bir Halife-Sultan’a, bir Padişah’a tevdi etmenin olanağı kalmamıştır.
Tek Adamlık sevdasında olanlar bile, bu sevdalarını bir din/mezhep anlayışına değil, saptırdıkları ve çarpıttıkları bir “Milli İrade” kavramına dayamak zorunda kalmışlardır.
Ve hiç kuşku yoktur ki, Yirmibirinci Yüzyıl Türkiye’sinde, Padişahlık geleneğini Tek Adam olarak sürdürmek isteyenler de hüsrana uğrayacaklardır.
DİREN TÜRK DEVRİMİ...
DİREN CUMHURİYET...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!