Hikmet Çetinkaya

Zindanları da Gördük Kıyımları da!..

21 Haziran 2014 Cumartesi

Hayat bir ırmak gibi coşkulu akmalı; sevgiyi, coşkuyu, umudu kucaklamalıyız bu topraklarda...
Sevgiyle başlamalıyız günün ışığı vurduğunda yüzlerimize; kardeşliği, barışı, dayanışmayı yüreğimizde duyumsamalıyız.
Kendimiz için değil, dünya halklarının kardeşliğini istemeliyiz, darbeye açıkça “darbe” demeliyiz...
Sessizliğin sesi olmalıyız!
Demokrasiyi, özgürlüğü, hukuku, adaleti salt kendimiz için değil, insanlık için istemeliyiz.
Dünyaya uygarlığı ve tarihi getiren coğrafyalarda yaşayan, kendilerini savunamayan çocuklar, gençler, kadınlar, tüm insanlar bombalar altında can vermemeli.
Hukuku, adaleti kendi komşumuz için de isteyeceğiz...
Dini, dili, ırkı, rengi, mezhebi, inancı ne olursa olsun, hayatı coşkulu bir ırmağa dönüştüreceğiz!
Bizim coğrafyamızda geçmişte insanlar barış ve kardeşlik içinde yaşadılar...
Bugün Irak’ta, Suriye’de yaşananlar, Mısır’da olup bitenler canınızı yakmıyor mu?
Yaşam hepimizin hakkı, adalet, hukuk, demokrasi hepimizin hakkı...
Komşu topraklarda ölenler, insanların çığlığı!
Ortadoğu’da sonu gelmez, bitip tükenmez savaşlar!

***

Önceki gece Muhammed S. El-Azab’ın “Kötü Geçmişler” (Can Yayınları) romanını okuyup bitirdim...
Arap edebiyatının genç kuşak temsilcisi olan yazar Muhammed S. El-Azab, Kahire’deki genç insanları, toplumun geneline yayılan yozlaşmayı, çürümeyi dürüstçe anlatırken mizahi bir dil kullanıyordu.
O yozlaşma ve çürüme salt Kahire’de değil, demokrasisi gelişmemiş ülkelerin, bizim gençlerimizin yaşamıydı...
İnsan bazen kurt bazen kuzuydu...
Devlet acımasızdı, genç yaşlı tanımaz, vurup geçer, öldürür, sırası geldiğinde askeri devreye sokturup darbe yapar, gençleri “terörist” olarak yaftalardı...
Zindanlar dolup taşar, idam sehpaları kurulurdu...
Yıllardır “akan kan dursun” derken, bir türlü durduramadık, Türk-Kürt düşmanlığını, Sünni- Alevi çatışmasını destekledik...
Her şeyi ama her şeyi şiddet ve güç üzerinde gerçekleştirmeye çalıştık, laikliğin “halksal” anlamına geldiğini topluma 90 yılda anlatamadık.
Oysa laiklik “din düşmanlığı” değil, halkın kendi kendini yönetimiydi.
Özeti ise şu:
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!”
İşte o zaman tüm inançlar esenlik, kardeşlik için, sevgi ormanında demokrasiyi ve özgürlüğü çoğaltırlardı.
O zaman mutlu olurlardı!

***

Biz sonu gelmez katliamlardan bıkıp usanmadık mı?
Bakın bugün Ortadoğu IŞİD sarmalında...
Katliamlar yapılırken kendimize şu soruyu sorabiliriz:
“Ortadoğu’da sınırlar yeniden mi çizilecek?”
Unutkan bir toplumuz nedense!
İsrail 2006 yılında Hizbullah füzelerini gerekçe göstererek Lübnan’a saldırmış, yüzlerce sivil ölmüştü...
Şimdi IŞİD Musul’dan sonra Türkmenlere yöneldi...
Musul’da, Kerkük’te katliam yaptı, Türkmenleri öldürdü, konsolosluğumuzu basıp görevlileri kaçırdı.
Türkiye niye susuyor, konuşmuyor!
Obama suçu Maliki’nin üzerine atıyor?
Bir oyunun planı devreye sokulmuş... Bir yandan Hizbullah’a öte yandan Maliki ve Esad’a çalım...
Yoksa bölgede İran’a karşı bir kuşatma mı düşünülüyor?..
Sorular çok!
Yeni senaryoların çekimi başladı!
Ortadoğu ve Türkiye!
Bu ülkede kıyımlar, mezhep çatışmaları, ayrımcılık hep oldu.
Yakın tarihimizin sayfaları kanlıdır!
Sevgiyi, yaşamı kuşak kuşak kucaklayamadık!
Kırıldık, kırdılar!
Asmayalım da besleyelim mi diyeni de gördük, 15 yaşındaki Berkin’in cenazesinin ardından “bir terörist öldü” diyenleri de...

***

Bu bereketli topraklarda barış vardı bir zamanlar. İnsanlık tarihinin sayfalarında umutlar vardı taç yapraklarını açan...
Yaşadığımız coğrafyada Türkler, Kürtler, Müslümanlar, Hıristiyanlar, Sünniler, Aleviler, tüm yaşayanlar mutluydu!
Sadece insancıl bir bakış açısı...
Bırakın artık bu coğrafyada “kan çiçekleri”ni çoğaltmayı!
Hayatı kucaklayın hayatı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları