Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Zamanın ruhu’ olarak Almanya...

28 Eylül 2017 Perşembe

Almanya genel seçimleri, “zamanın ruhu”nun çok güzel bir örneğini oluşturuyor.

Merkez çöküyor
Almanya seçimlerinde iki büyük merkez partisi, muhafazakâr CDU ve sosyal demokrat SPD, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük oyu aldılar. Faşist eğilimlerini açıkça sergilemekten çekinmeyen AfD, oylarını büyük ölçüde arttırdı, meclise 94 temsilciyle girerken 3. parti (Doğu eyaletlerinde 2. parti) konumuna yerleşti. Bu gelişmeler Avrupa’daki genel siyasi iklimin bir parçası.
Tüm Avrupa’da siyasi kutuplaşma keskinleşiyor. Merkez partiler çöküyor. Fransa’da Macron merkezin silahındaki son kurşundu. Ne ki, Macron zaferiyle muhafazakâr ve sosyal demokrat merkez partilerinin krizini daha da derinleştirdi. Böylece sağda faşist özellikler sergileyen Ulusal Cephe’ye partisinin önü açıldı. Şimdi, Fransa’da Ulusal Cephe’nin yükselişini ancak sol siyasetin radikalleşmesi engelleyebilecek.
Bu konuda en iyi örnek, İngiltere’deki, Ulusal Cephe benzeri UKİP partisi. UKİP siyasi iklimi değiştirerek Brexit’e yol açtı. Ancak, İşçi Partisi’nin merkezi terk ederek sola doğru, sınıfsal temelde kendini yenilemeye başlamasıyla silindi gitti.
Almanya’da, sağ merkez partileri, seçim sonuçlarından, “Sağ cephemizi çok açık bıraktık” dersini çıkardılar. Daha fazla sağa kayarak AfD’nin programına, kültürüne yaklaşarak, AfD’nin yükselişini durdurabileceklerini düşünüyorlar. CDU ile CSU AfD’nin politikalarını benimsedikten sonra AfD yok olsa ne fark edecek ki, Almanya, Avrupa ve hatta dünya siyasi dinamikleri açısından?
Bu korkutucu gelişmeyi durduracak bir sol hareket Almanya’da henüz yok. Sosyal Demokratlar inatla merkezde kalmaya kararlı görünüyorlar. Sol Parti’nin göçmenler ve yabancılar konusundaki politikaları, AfD’nin politikalarından farklı değil. Yeşiller de merkezde kalmaya niyetli görünüyorlar.

AfD’nin korkutucu evrimi
AfD 2013 yılında AB mali krizinin içinde sağcı akademik, LGBT taleplerine de duyarlı bir çevrenin inisiyatifiyle doğdu. O zaman, AfD için “profesörler partisi” de deniliyordu. Liderliğindeki iki kadın politikacı, Frauke Petry ve lezbiyen kimliğini gizlemeyen Alice Weidal partinin yüzünü oluşturuyor, aynı zamanda partinin “burjuva- ılımlı” “iş çevreleri” kanadını temsil ediyorlardı.
AB mali krizi yatışırken AfD de gerilemeye, anlamsızlaşmaya başladı. Sığınmacılar krizine paralel, AfD yeniden yükselmeye başladığında kadrolarının, tabanının, söyleminin önemli bir değişiklik geçirdiği görülüyordu.
Liderliğini paylaşan iki politikacıdan Gauland sığınmacılar krizini “Tanrı’nın bir lütfu” olarak niteliyor, Almanların, ordularının iki dünya savaşında yaptıklarından gurur duymaları gerektiğine inanıyor. Ilımlı, “burjuva” çizgiyi temsil ettiği düşünülen Alice Weidal artık, “İslamlaşma”, “Kimlik kaybı” “ulusu korumak” gibi söylemleri rahatlıkla tekrarlayabiliyor.
Partinin toplumsal tabanı da büyük ölçüde değişmiş. Der Spiegel’e göre, AfD artık, kapitalistlerden işçilere, berber-kuaför gibi esnaftan, küçük işletmelere kadar genişleyen desteğe sahip. AfD’nin dili ve kültürü de bu değişimi yansıtıyor. Karmaşık, toplumsal tabanını, geleneksel faşist partilerin kültürlerine çok benzeyen eklektik, ırkçı, yabancı düşmanı, giderek daha çok ataerkil (LGBT evliliklerine karşı) bir kültür ve rakip siyasi liderlere hakaret etmeyi doğal sayan, şiddet öğeleri içeren, 1930’lardan bu yana duyulmamış bir dil birleştiriyor. Nazi, SA kadrolarının taşıdığı hançerinin kabzasına kazılı “Her şey Almanya için” sloganı, AfD toplantılarında da duyuluyor.
Şimdi Alman Meclisi’nde klasik faşist partilerin birçok toplumsal özelliğini, söylemini, arzularını benimseyen 93 temsilcili (Petry, artık böyle bir partide kalamayacağını açıklayarak istifa etti), diğer partileri de daha da sağa doğru iten bir parti var, hem de Almanya’nın ordusunu ve iç güvenlik örgütlerini yeniden yapılandırmaya, küresel krizlerde daha etkin rol alacağını, artık “normal” (“önce Almanya” filan...) bir devlet olduğunu sık sık deklare etmeye başladığı bir dönemde...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin sefaleti 16 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları