Hindistan dersleri

18 Ağustos 2017 Cuma

Hindistan altkıtasının, 1947’de Britanya İmparatorluğu’nun sömürgeciliğinden kurtulurken bölünmesinin 70. yıldönümünde, kanlı geçmişin anıları canlanıyor. Britanya, kendisine ortaklaşa direnmiş, aynı tarih ve kültür havzasının insanlarının birbirine düşmesi eşliğinde çekip gitmişti. Ortaya önce Hindistan ile din dışında hiçbir ulus kriteri taşımayan Pakistan; ardından 1971’de bu kez salt dil temelli ayrımla Bangladeş çıktı. Bedeli oluk oluk kan dökülmesi, milyonlarca insanın karşılıklı göçü, bitmeyen nefret ve intikam hissiyatı oldu. Bunca zaman sonra ilişkilerine bakmak dahi bölünmenin bir çatışma çözümü olmadığı ve barış ve huzur getirmediğini gösteriyor.

***

Tek bir ülkeden birkaç ülke yaratmaya kalkıştığınızda, kaçınılmaz olarak ayrımların altı çizilir. İşin içine dış aktörlerin girmesi de el mahkûmken, ortaya salt husumet çıkabiliyor. Hindistan en iyi örneği.

***

Hindistan altkıtasının insanları hep aynı soy soptan. Bugün Hindistan’da 22 resmi dil, 150 yerel dili konuşacak yeterlilikte nüfus yaşıyor. Pencabiler, Bengaliler dahil. Tek birleştiricisi din olan Pakistan farklı değil. Aslında hepsi Hindistan medeniyetinin parçası. Lakin sömürgecilere karşı sivil itaatsizliğe önderlik etmiş ulu Gandhi ji’nin çabaları bu medeniyeti bir arada tutmaya yetmedi.
Hindistan Ulusal Kongresi şemsiyesindeki Müslümanlar Birliği liderlerinden Muhammed Ali Cinnah, Britanya’nın çekip gitmesi kesinleştiğinde kazan kaldırdı.
Tek sebebi liyakat değil, kimliğe göre iktidar ve güç paylaşımı. Demokratik bir Hindistan, temsiliyete dayanacağından, yine nüfusun üçte ikisini oluşturan Hindular doğal olarak görünür olacaktı. (Tıpkı bugün nüfusun yüzde 60’ını Şiilerin oluşturduğu Irak gibi.) Cinnah’a göre Müslümanların gücü azalacaktı. Cinnah salt savunma, dışişleri ve iletişimi kontrol edecek zayıf merkezi yönetim ve çok güçlü özerkliği de istemedi.

***

1946-1947’deki karşılıklı kanlı ayaklanmaların ardından haritayı Britanya çizdi. Bölünmeden sorumlu Sir Cyril Radcliffe, bugün hâlâ baki olan ‘Radcliffe Hattı’nı koydu. Kimi yerlerde köyler ayrıldı, kimisinde oda oda evler! İnsanlar kendi ‘çoğunluklarına’ katılmak üzere sınırı geçtiler. Korkunç katliamlar yapıldı. Geçmişte de Hindu-Müslüman ve Sihler arasında gerilim yok değildi. Lakin hepsine ufak tefek provokasyonlar yol açmış, hepsi lokal kalmıştı. Bu kez öyle olmadı. 1 milyona yakın insan öldü, 70 binden fazla kadın tecavüz kurbanı oldu. Hindular, Müslümanlar ve çok daha az nüfuslarıyla Müslümanların kurbanı olmaktan korkan Sihlerin karşılıklı işledikleri suçların haddi hesabı yok.
Bütün bunlar yaşanırken hızlıca çekip gitmeye bakan Britanyalılar parmaklarını kıpırdatmadılar.

***

Bölünmeden sonra Hindistan, çok etnili, çok dil ve dinli seküler bir ülke oldu. Pakistan ise tam aksi. Londra eğitimli, alkol kullanan, rivayet o ki domuz eti bile yiyen Cinnah, muhtemelen din devleti arzulamamıştı. ‘Müslüman teokrasisi yaratacağı’ söylenince “Bu absürd” diyen oydu. Niyetlendiğinin aksi oldu. Yetmedi, Hindistan tarafından çevrelenme korkusu, Pakistan’ın Afganistan ve Keşmir’de bugün dünyaya sorun maledilmiş radikal İslamcılığı desteklemesinin yolunu açtı.

***

İki ülke biri ilan edilmemiş dört savaş yaptı. İkisi de nükleer güç haline geldiği/ getirildiğinden dünyanın yüreğini ağzına getirdiler. Himalayalar’daki Keşmir’de vaktiyle Hindu mihrace Hindistan’ı seçtiği, nüfusun çoğu ise Müslüman olduğu için girişilen kapışma hâlâ sürüyor. Ne kendisi de Keşmirli olan ve yeni ülkesinin çoğulcu ve seküler olmasını isteyen Hindistan’ın ilk Başbakanı Nehru’nun gururu elverdi çözüme; ne de Keşmirlileri din temelli ayırmak isteyip bölgenin kendisinden çalındığını düşünerek meseleyi cihada çeviren Pakistan’ın…
Bugün 1.5 milyarlık Hindistan’ta 300 milyon Müslüman yaşıyor. 193 milyonluk Pakistan’da da 3.2 milyon Hindu. Kanlı geçmişin hayaletleri hepsini kovalamaya devam ediyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları