Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hangi Cumhuriyet- 1

15 Ağustos 2017 Salı

Türkiye Cumhuriyeti...
Cumhuriyet Halk Partisi...
Cumhuriyet Gazetesi....
Her üç Cumhuriyet’in sorunu da aynı:
1) Din-Tarım toplumu olmaktan çıkamamış...
2) Feodal azgelişmişliğin değerler sistemini aşamamış...
3) Endüstrileşmesini tamamlayamamış, çevre ülke olmanın ekonomik bağımlılığından kurtulamamış...
4) Kentleşmesini doğru düzgün gerçekleştirememiş, kentlerini, kentsel yaşam biçimini gecekondulaşmaya kurban etmiş...
5) Eğitimini çağdaş dünya ile rekabet edecek bilimsel, teknolojik ve ideolojik düzeye taşıyamamış...
Özetle, Din-Tarım toplumundan henüz Endüstriyel-Kentsel toplum aşamasına geçişi bile tamamlayamadan, dünyadan gelen Bilişim Toplumu aşamasının zorlamalarıyla karşılaşmış bir ülkede:
Bütün bu sınırlama ve kısıtlamalara karşın Temel Hak ve Özgürlüklere dayalı Özgürlükçü ve Çoğulcu Demokrasi’yi kurmak, işletmek ve bu amaçla da onu hem uygulamaya hem de savunmaya çalışmak.

***

Türkiye’de bugün, Özgürlükçü ve Çoğulcu Demokrasiyi kurmanın, işletmenin ve savunmanın önündeki en büyük engel:
“Çoğunluk Baskısının”, Temel Hak ve Özgürlükleri kullanarak, bu özgürlükleri yok etme tehdidi ve tehlikesidir.
Bu tehdit ve tehlike, Yirminci Yüzyıl’ın ilkyarısında, Endüstriyel-Kentsel Toplum aşamasındaki Avrupa’da gerçekleşmiş, bütün dünyayı kana boyamış, milyonlarca insanın hayatına mal olmuştur.
Bundan ders alan insanlık, bir daha Özgürlükçü ve Çoğulcu Demokrasiyi, “Çoğunluk Baskısına” kurban etmemek için:
1) Temel Hak ve Özgürlükleri koruyan Anayasa Mahkemelerini oluşturmuş...
2) İfade ve Muhalefet Özgürlüğünü sağlamak için de Basın Özgürlüğünü güvence altına almıştır.
Ne yazık ki 21. yüzyılda Türkiye, 1961 Anayasası ile yakalamaya çalıştığı Kentsel-Endüstriyel Toplum modelinden:
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 12 Eylül 2010, 15 Temmuz 2016, 20 Temmuz 2016 ve 16 Nisan 2017 askeri ve sivil darbeleri ve halkoylamalarıyla, insanlığın İkinci Dünya Savaşı öncesine kadar gerilemiştir.
Bugün ise bu gerileme sonucunda, hem Özgürlükçü Demokrasiyi koruyan bir Anayasa Mahkemesi’nin hem de Bağımsız ve Özgür bir Medya’nın işlevlerinden yoksun hale gelmiştir!

***

Çoğulcu Demokrasinin Temel Hak ve Özgürlüklerini, kendi Irkçı/Milliyetçi veya Dinci/Mezhepçi Faşist rejimlerini kurmak için istismar edenler...
Toplumu Monist, Tekçi, Tekilci bir değerler sistemine ve bir baskı rejimine kurban etmek istemektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Gazetesi de elbette bu saldırılardan etkilenmekte, ama özlerindeki Çoğulcu Demokratik Rejimi koruma içgüdüsüyle DİRENMEKTE, Temel Hak ve Özgürlüklere sahip çıkmaktadır.
Gerek Türkiye Cumhuriyeti’ne, gerek Cumhuriyet Halk Partisi’ne, gerekse Cumhuriyet Gazetesi’ne karşı olan baskı ve saldırılar işte bu DİRENİŞTEN dolayı son günlerde yoğunlaşmıştır:
İktidar borazanı haline gelen medyadan farklı ses çıkaran Cumhuriyet Gazetesi’ne de bilim karşıtlığı ve şeriatçılık monte edilmek istendiğinde; bu montaj doku uyuşmazlığından dolayı gerçekleşemeyince, iktidarın borazan kadrosu koro halinde saldırmaya başlamıştır!
Durum hiç de şaşırtıcı değildir:
Medyanın çoğunluğunu denetleyen doğrudan iktidar organlarına bir diyeceğim yok; zaten tetikçilerin işi bu.
Her tarafta her zaman sesleri duyulan, “Yetmez ama ‘Evet’çiler”e de şaşırmıyorum, zaten aynı aymazlıkla iktidarı bu noktaya taşıyan (kendi deyimleriyle, affedersiniz) “Kullanışlı aptallar” onlar değil mi.
İktidara biat eden “Eski Ana Akım Medya” sözcülerinin saldırılarını da gayet iyi anlıyorum:
Bir zamanlar “Çokseslilikle” övünürken, en çok okunan yazarlarını bile biat uğruna kurban ettikten sonra (üstelik tam bu sırada emirle adam atmamışlar gibi) yaşadıkları ezikliği dışa vuruyorlar.
Benim ne diyeceğim ise belli:
DİREN CUMHURİYET...
DİREN DEMOKRASİ...
DİREN TÜRKİYE CUMHURİYETİ...
DİREN CUMHURİYET HALK PARTİSİ...
DİREN CUMHURİYET GAZETESİ...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları