Hangisi Önce Çatırdayacak

11 Kasım 2013 Pazartesi

Dün bir dost sohbetinde dünya RTE’yi uzun süre önce sildi dedim de, kimisi yok yav dedi... Siyaseti izlerken, birbiri ardına gelen olayların her birini ayrı ayrı kendi kutularına koyun, biriksinler... Arada sırada bakın, hangi kutu ne kadar dolmuş! Ben öyle yaparım! Bir yıldır Başbakan’ın kutusu dolup taştı, yanına ikinci koyduğum kutu da dolup taştı! Hem içeriden hem dışarıdan!
Örneğimizdeki insan yalnızlaşınca diktatörlüğü artıyor... Diktatörlüğü artınca daha çok yalnızlaşıyor! Yaşadığımız tipik olarak budur... En son, verdiği işaretle, vali adındaki hizmetlilerinin kızlı erkekli evlere baskınlar düzenlemesi Türkiye’de, hiç abartısız söylüyorum, kilinik bir tablo yarattı. Çocukluk, ilk gençlik, üniversite sürecinde yaşanmış olabilecek travmaların sonraki çıktıları üzerine, çevremde ahkâm kesmeye başladılar... Onları zor durduruyorum! Durun arkadaşlar, olguları hiç bilmeden yapacağınız psiko-analizler sadece uydurma olur!..
Benim travmalarımı çözecek bir tedavi geliştirebilmeniz için, önce Freud’un divanına yatırmanız gerekir. Pek çok konuda, çocukluğunda, gençliğinde neler geçirdin sen, diye soranlara bunu söyledim! Yani, bilmeceleri çözmek, hele hele psikolojiyle ilgili bir yönü varsa, o kadar kolay değil... Ama şüphesiz ki özgürce denenebilir, bunu burada yapmayacağım. Siyasi tahlilimize bakalım..

***

Başbakan’ın “Batı” nezdinde gözden çıkartılması yeni değil. Beyaz Saray’dan servis edilen, Obama’nın, Başbakan Erdoğan ile elinde beysbol sopalı telefon görüşmesinin fotoğrafından da önce! Anglosakson basını Erdoğan ve Davutoğlu’nun dış politikasını yeni Osmanlı rüyası diye manşetlere taşımaya başlamasıyla ilk büyük işaretler gelmişti. Tabii buradaki, “Mekke’si” ABD olan bazı dış politika yazarlarının ve cemaatçi ortakların Başbakan’a karşı tavır alması da güçlü bir işaret oldu. Şüphesiz Suriye ve Irak politikasında köktenci ayrılıklar (İsrail’i hiç saymıyorum), “ortaklığın” yürümeyeceğini çoktan göstermişti.
Batı’nın, RTE’den vaçgeçmesinin nedenleri çok fazla. Batı’nın Erdoğan’a biçtiği “ılımlı İslam modeli”nin fos çıkması burada önemli bir yer tutuyor. Batı, bir hayal kırıklığı yaşadı. Anlatayım: 11 Eylül 2001 saldırısından sonra, ABD çok önemli bir politika değişikliğine gitti. El Kaide, İslam ülkelerinde müthiş bir köktendinci-teröristleşme başlatmıştı ve İslam ülkelerinde El Kaideleşmenin önlenmesi birinci derecede önemli oldu.
Hemen sonra sahneye çıkan Erdoğan ve AKP bunun iyi bir modelini oluşturabilirdi. Bu amaçla, Erdoğan’ın elinden tutulup dünya sahnesine çıkartıldı! Övüldü, pohpohlandı. Batı medyasında gün geçmedi ki RTE göklere çıkartılmasın... Arap ülkeleri gezileri, hepsinin kendi Erdoğan’larını bekliyor havasını yarattı...
Sahne alkıştan kırılıyordu!
Bugün ise sahne, aleyhte sloganlardan, yazılardan yıkılıyor!

***

Peki ne oldu?
Birincisi, ılımlı İslam giysisi Erdoğan’a uymadı, bedeni dar geldi! Erdoğan siyasetinin adım adım, kökten-İslamileşme eğilimine girmesi, önemli bir telaş yarattı. İslamileşme, her zaman köktendinci eğilimleri geliştirir-körükler... İktidarın bu yüzü, özellikle de Suriye’de El Kaidecilere verdikleri destekle, iyice netleşti. Hayır onlara destek vermiyoruz inkârı ise, bölgede cirit atan CIA’cıları güldürüyordur! Bugün uluslararası köktendinciler, Suriye’de ayrı bir devlet kurma noktasına geldi, diye yazılıp çiziliyor. Al başına belayı!
İkincisi, Erdoğan+Davutoğlu ikilisinin, dini aksanlı/eğilimli “yeni Osmanlı” politikası, ABD’nin bölge politikasıyla çatıştı. Bizim iktidar, bir ara Irak’ı bile parçalama politikası uyguladı!
Üçüncüsü, Erdoğan’ın ülkede mutlak güç kurması... Bu bir tür diktatörlüğe gider veya eşdeğerdir. Batı, mutlak güç sevmez. Hele Erdoğanvari bir mutlak gücü hiç sevmez. Erdoğan’ın diktatör eğilimi, özellikle Taksim Gezi Parkı kaynaklı ülke çapındaki büyük protesto gösterilerine karşı uyguladığı muazzam kitlesel polis terörü, öldürmeyi bile hedefleyen amansız karşı saldırı da, Batı’nın demokratik güçlerini korkuttu... Aman aman dedirtti.
Hele hele iktidar ve basınının, Gezi Parkı protestolarının ardında Batı’nın kışkırtması olduğu yalanını durmadan piyasaya sürmesi, bardağı taşırdı.

***

Erdoğan’ın Batı’ya karşı da en büyük kozu, arkasında varsaydığı sandık seçmeni. Ama Batı bu konuda da sözünü söyledi: Demokrasi sandık demek değildir. Sandık, en korkutucu diktatörleri yaratabilir.
Şimdilik görünen, RTE, sandığı ile Batı’nın bilek bükmesine karşı duruyor, bir denge sağlamaya çalışıyor.
Sandık da çatırdar şüphesiz..
Ama sandıktan önce, RTE’nin AKP’de kurduğu mutlak güç çatırdayacak gibi...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları