Hikmet Çetinkaya

TOMA Cumhuriyeti...

03 Haziran 2014 Salı

Haksızlığa, hukuksuzluğa, vurguna, soyguna, talana karşı çıkmak, hukukun üstünlüğünü savunmak, baskıya, şiddete karşı direnmek suç...
Gezi Direnişi’nin birinci yıldönümünde polisin 200 kişiyi gözaltına alması, CNN muhabirinin canlı yayın yaptığı sırada kargatulumba gözaltına alınması demokratik hukuk devletine yakışır mı?
Gaz solumaktan bıktık!
Dayak yemekten, öldürülmekten bıktık!
Dağlarımızı, ormanlarımızı, akarsularımızı, vadilerimizi elimizden aldılar...
Artık ne yargı var ne de hukuk!
Biat kültürü, boyun eğme, anayasal ve demokratik haklarını kullanamama...
AKP Yalova ve Ağrı seçimlerini kaybetti...
Topluma ileri demokrasi, özgürlük, kardeşlik sunacakları sözünü veren siyasal iktidar, ırk ve inanç ayrımcılığını hayata geçirmek istemiyor mu?
1 Mayıs’ta, 31 Mayıs’ta alanlara, caddelere, sokaklara binlerce polisi yığan iktidar sanki savaşa hazırlanıyor...
Ve bir buyrukla savaş başlıyor!
1 Mayıs ve Gezi’nin yıldönümü gaza boğuluyor, ardından TOMA’lar insanları suluyor...
Bir yılda bin işçinin öldüğü bir ülkede yaşıyoruz...
Sömürü düzeni, vahşi kapitalizm, küreselleşme, köleleştirme!
Bu ülkede gerçekten demokratik hak ve özgürlüklerin elde edilmesi için mücadele ediliyor mu?
İşçi sınıfı, sendikalar ne yapıyor?

***

Gezi Direnişi toplumsal bir kırılmaydı...
Bir umut!
Bir sevinç!
Korku tünelinden çıkıp, karanlığı delip geçerek aydınlığa ulaşmaktı.
Halkın anayasal ve demokratik haklarını kullanmasından başka bir şey değildi!
Ölümler geldi...
Ve Gezi’nin birinci yıldönümünde polis kurşunuyla ölen Ethem Sarısülük vurulduğu Ankara’da anıldı...
Polis yine gazıyla, TOMA’sıyla Güvenpark’taydı.
Katılanlar sadece çiçek koyabildi...
Yine polis şiddeti, basınçlı su ve gaz kapsülü!
Vicdan sanılan vicdansızlık!
Kendi halkını toptan terörist olarak görme, genç insanları, yaşlıları, çocukları kadınerkek demeden öldürme, yaralama, gözaltına alma...
Evlerde, kasalarda gizlenen paralar sıfırlanırken, anayasal ve demokratik tepkilerini gösterenlerin üzerine barbarca saldırma...
Şimdi soruyorum:
“Türkiye laik, demokratik bir hukuk devleti mi, yoksa polis devleti mi?”
Polis müdürlerinin, güvenlik güçlerinin halka karşı acımasızlığını övmesi, üstelik onları kutlaması...
Bu arada savcının bir yıl önce Antalya’da yapılan Gezi eylemlerinde “kırmızı fularlı kız” olarak tanınan Deniz Karacagil için 98 yıl hapis cezası istemesi...
Tanrı aşkına söyleyin, bir hukuk devletinde böyle bir şey olur mu?
Hayatımızı elimizden çalanlar, çocuklarımızı öldürenler, katiller, soyguncular, hırsızlar, talancılar için bile böyle hapis cezası istenmedi...

***

Hani 12 Eylül darbecileri yargılanıyordu...
Bilen var mı ne oldu?
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya...
Sözde yargılanıyorlardı!
Toplam iki kişi...
Laf ola beri gele!
Evren, bir o taraftan bir bu taraftan asıyordu “asmayalım da besleyelim mi” diye...
Darbe hukuku ve hukuk devleti...
Faşizm ve demokrasi...
Temel hak ve özgürlükler...
Postal Cumhuriyeti’nden TOMA-Gaz Cumhuriyeti’ne...
Vicdan ve vicdansızlık...
Hepsini bir arada yaşamanın keyfini sürerken, asit kuyularını, faili meçhulleri, katliamları...
34 yıldır aradığımız, mezarı bile olmayan insanlarımızı!...
Hani 12 Eylül’ü yargılamak için halkoylaması yapmıştık ya!
Ay, ne kadar sevinmiştik ne kadar!
Hoyratlık o tarihte de vardı aslında, ama bizim “yetmez ama evet”çiler “ileri demokrasi” çığlıkları atıyorlardı.
Şimdilerde Ethem, Ali İsmail, Ahmet, Berkin, Uğur Kurt ya gaz kapsülüyle ya da silahla, sopalarla öldürülüyor.
Darbe yasaları geçerli hâlâ!
Seçim ve Partiler Yasası...
Baskı 12 Eylül’ü bile aratıyor!
TOMA Cumhuriyeti’ni yaşıyoruz toplum olarak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları