Hikmet Çetinkaya

Hani Çocuklarımız Çiçekti?..

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Kaç çocuk öldürüldü, kaç asker, kaç genç dağa kaldırıldı PKK tarafından?
Kaç ananın, babanın, kaç kadının, kaç çocuğun yüreğine ateş düştü, darmadağın hayatlar!
O yaşanan katliamların, maden katliamlarının, toplu ölümlerin sayısını çoktan unuttuk!
Sevgiyi, aşkı, insanca yaşamayı...
Çocuk gelinleri, töre adı verilen kirli cinayetleri, asit kuyularını, sınır boylarında şehit düşen Mehmetleri, dağlarda vadilerde öldürülen çocuklarımızı.
Barışı, kardeşliği!
Bir ülkenin binlerce yıllık sevinçlerini, hüzünlerini, kültürünü, tarihini...
Kaç genç insan polis kurşunuyla can verdi son bir yıl içinde, kaç!
Şöyle bir bakın yaşananlara, isterseniz o acılar denizine...
Hayata ilişkin bir şeyler düşünün...
Kim çaldı bizim zaman zaman yeşeren umutlarımızı?
Körpe sevdalarımızı ağacın dallarından koparan, çevremize nefret, intikam, kin tohumları ekip bizi ayrıştıranlar kimdi?
Bir sahil kenti uykuya hazırlanıyor, gecenin derin sessizliğini yaşıyordum sorulara yanıt ararken...
Ve yine kendime soruyordum:
“Muhafazakâr dindarlar neden demokrasi, özgürlük ve saydamlıktan uzaktılar?”
Bu sorunun yanıtı açıktı:
“İktidar olduklarında sandığı demokrasi sanıp, var güçleriyle kurulu düzene destek verdikleri, kendi iktidarlarının baskıcı yönetimine, yani baskıcı devlet modeline tepki vermeyip sadece tüm buyruklara boyun eğdikleri için.”

***

Toplum algı operasyonlarına tümüyle hazırlanmış...
Devlet hangi iktidarın elinde olursa olsun, “algı yönetimi” yöntemini kullanıyor, iktidarı eleştirenleri “cambaza bak” diyerek yönetmeyi yeğliyor...
301 kişinin yaşamını yitirdiği “Soma katliamı” öncesinde birçok olay, Okmeydanı, “algı operasyonu”nun ayakları...
Okmeydanı’nda iki genç adam öldürüldü...
Uğur, cemevinin bahçesinde polis kurşunuyla...
Oysa oraya taziyeye gitmişti...
Bu tür eylemlerde, maskeli, elinde bomba olan ajan provokatörler olabilir.
Emniyet güçlerinin görevi bu kişileri yakalayıp, yargıya teslim etmektir...
Eğer o ülke demokratik hukuk devletiyse, polis suçlu ya da suçsuz insanı öldüremez...

***

Biz nice acıları, kıyımları gördük...
Onun için yakın tarihimizi bilmek, öğrenmek, birey olarak demokrasi bilincimizi geliştirir...
Acı ama gerçek, ne toplumu yönetenler ne de insanımız, yaşadığımız nice acıların, kıyımların, mezhep çatışmalarının ayrımında değil.
Dersim katliamını unutmayacağız...
Sivas Madımak’ı, Başbağlar’ı, Gazi’yi, Mavi Çarşı’yı, Ulus’u...
Mehmet’leri, Uğur Kaymaz’ları, Burak Can’ı, Berkin’i, Ali İsmail’i...
Uğur Mumcu’dan Musa Anter’e, Hrant Dink’ten Vedat Aydın’a dek o “derin” suikastları...
Diyarbakır’da çocukları dağa çıkarılan annelerin çığlığını dün nasıl duydumsa bugün de duyuyorum.
Başbakan Erdoğan, A, B, C planından söz ederken, PKK yol kesmeyi sürdürüyor...
Nerede kaldı barış süreci? Hani akan kan duracaktı? Hani güvenlik güçleri devletin değil halkın güvenlik gücü olacaktı?
Hani çocuklarımız çiçekti? Hani çocuklarımız umuttu?
Ölmeyecekti onlar ölmeyecekti!

***

Bizim ülkemizde kendilerini “dindarmuhafazakâr” olarak tanımlayanlar, sömürüyü, talanı, soygunu, hırsızlığı gördükleri halde “onlar bizden” diyerek sessiz kalıyorlar...
Nedense demokrasiyi, özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını, adalette eşitliği akıllarına getirmiyorlar...
Türkiye’nin son on yılına bakmak yeterli!
On yıl önce birlikte yürüyen ortaklar, bugün algı operasyonu sonucu uçurumun kıyısına geldi!
Oysa birlikte yürüyorlardı yağmurlu havalarda, özgürlük türküleri söylüyorlardı...
Eski dostların arasına “algı operasyonu” düştü.
Bir yıl önceye dek o “algı”birlikte planlayıp, operasyon için düğmeye basıyorlardı...
Sizi gidi haşhaşiler sizi!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları