Hikmet Çetinkaya

Kadınlar için adalet...

25 Haziran 2017 Pazar

Yüreğimde sessiz akan bir ırmak ve hüzün...
Buzul mavilerinde bilinmez bir yolculuğa çıkıyorum...
Eski yazılarım masamın üzerinde duruyor. Onları karıştırırken o kırık dökük yıllara gidiyorum...
Gecenin ilerlemiş saatinde Şişli’de kâğıt mendil satan çocuklar.
En küçüğü 6, en büyüğü 9... Kızlı-erkekli bir grup...
Araçların arasında dolaşırken görüyorum onları.
Yıllar öncesine gidiyorum...
Ah benim çocukluğum, yazlık sinemalarım.
Ne kadar da çok özlemişim.

Yıldızları ve çocukları düşününce dalmışım. Gecenin ahenkli sessizliğini yaşamak istiyorum.
Yüreğimizde sessiz akan bir ırmak, gözlerimizde hüzün.
Yaşama ilişkin şeyler yazmak, gülümsemek biraz olsun. Sevgiyle kucaklamak bu topraklarda yaşayan herkesi.
Aydınlığı istemeyenlere karşı çıkmak...
Laikliği savunmak.
Birlik, beraberlik, kardeşlik.
Bunları düşünürken bir fırtınaya tutulmuş küçük bir teknede, denizin dalgalarıyla boğuşuyoruz.
Ölümlere alışmış bir toplumuz...
Suruç, Ankara Gar, Güvenpark metro çıkışı, İstanbul Beşiktaş, İstanbul Atatürk Havaalanı... Şehit cenazeleri geliyor hâlâ...
Hain PKK haince saldırıyor...
Acıları bal eyliyoruz...
Bunlar yetmezmiş gibi bir de birbirimizi kırıyor, kısırdöngünün içinden çıkamıyoruz.

***

Arkadaşlarımız 238 gündür özgürlüklerinden yoksunlar...
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, 177 gündür tutuklu Ahmet Şık ve 80 gündür tutuklu olan Emre İper...
Onlar dimdik ayaktalar...
Dirençliler...
Buradan kocaman bir selam gönderiyorum ve hepsinin yanaklarından öpüyorum...
Hayatın akışı böyle işte...
Gölgeli gece yarısında yolun kenarında sanki...
Gözlerimi yumuyorum, düşünüyorum bir kez daha.
Hani Yves Bonnefoy’un dizeleri var ya insanın yüreğine mıh gibi saplanır...
Öyle bir havadayım...
“Yaralı şaşkın yapraklar içinde
Yiten izlerin kanına yakalanmış
Yine de yaşamın suç ortağı.  
.......... Savaşın sonunda kumla örttük gördüm seni Sessizliğin ve suyun sınırında bocalarken, .......... Ve ağzın son yaldızlarla kirli Gecende beklemenin korkusunu bir çığlıkta parçalarken. ........... Bir kaya gibi yükselirken ansızın katı havada ey
Bir taşkömürü çalımıyla güzel.”
Ölümlere bu yüzden alışmış bir toplumuz...
Acılarımız...
Yiten umutlarımız...
Hayaller kuramamamız...
15 Temmuz’da hain bir darbe girişimi oldu...
FETÖ’nün bir kanlı darbe kalkışmasıydı bu...
Yıllarca bu köşede FETÖ’yü yazdım. Yargıda, poliste, TSK’de, eğitimde nasıl kadrolaştığını.
Her şeyi bir bir belgeleriyle, mahkeme kararlarıyla ortaya koydum ama ne Süleyman Demirel ne Bülent Ecevit ne de başka siyasetçilere anlatabildim.
FETÖ’nün arkasındaki güçlerin yanı sıra dış güçler de var.
ABD ve Almanya...

***

Kısırdöngü içinde yaşıyoruz, oturup tartışamıyoruz.
Başkalarının canı yanarken onlar yas tutarken “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyoruz. Yarbay Ali Tatar onuru çiğnendiği için intihar ederken ne diyordu toplumun bir bölümü:
“Bir darbeci daha öldü!”
Aradan sekiz yıl geçtikten sonra kumpas davası olduğu ortaya çıktığında verdiğimiz yanıt şu oluyor:
“Vay be, kandırıldık, onurlu bir askerdi...”
Onun için laik devlete, demokrasiye sahip çıkacağız...
Laikliği savunan emekçiler, aydınlar, muhalifler, gazeteciler, yazarlar, çizerler, edebiyatçılar, akademisyenler, sanatçılar hep yasaklarla, gözaltılarla, tutuklamalarla karşılaşırlar.
Hedef gösterilirler.
Derdimiz insanca ve hakça bir düzen.
Laiklik temelinde demokrasi.
Temel hak ve özgürlükler...
Yıldızların düşünceye daldığı akşamların boşluğundayım. Kadına şiddet, taciz, saldırı... İstanbul’da kısa şort giyen üniversiteli kız öğrenci minibüste saldırıya uğradı. Saldırgan önce küfretti, sonra yumruk attı üniversiteli öğrenciye:
“Utanmıyor musun ramazanda böyle dolaşmaya.”
Yakalandı saldırgan...
Kendisini şöyle savundu:
“Oruçluydum, tahrik oldum...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları