Düşen Bir Lider Portresi – 4

29 Mayıs 2014 Perşembe

Var-mış Gibi Medya

“Ben diktatör olsaydım sen karşımda böyle durabilir ortalıkta dolaşabilir miydin?..” Bu tepeden aşağı yalan kurguyu salı günkü yazımda irdelemiştik. Buna benzer diğer bir palavra laf da basına ilişkin. “Ben diktatör olsam, siz bu manşetleri atabilir misiniz?..” Bu lafı da AKP/RTE müminleri tekrarlayıp duruyor, yazılarıma da “Diktatör olsa, sen bu yazıyı yazabilir misin?” diye geliyorlar. Ağızlarında çiğnedikleri çikletten şişirdikleri bu balona bir iğne batıralım...
1) Ne yapar yani keser mi?! Ama köşesinden kenarından veya damardan hayatı zindan etmeye çalışır. Ülkede yasalar var. Ama biliyoruz ki, yasaları takmayabiliyor. Odatv ve KCK davası tipik örneği. Bir ara 100’ü aşkın gazeteci cezaevindeydi, dünyanın gazeteci hapishanesi. Başbakan, Adalet Bakanı ve borazanları “Onlar gazetecilikten değil, terörden içeri alındı” diye yüz karası bir karşı kampanya başlattılardı. Ama kimse bunu yutmadı. Gazetecileri uyduruk gerekçelerle içeri almak her zaman uygulanabilir değil. Ergenekon benzeri davalar açmaları gerekir hep!
2) En iyi yöntem, medyayı iktidarlaştırmak... Bunun türlü çeşitli yöntemleri var: a) Tamamen iktidardan yana bir medya yaratmak, parasıyla puluyla... b) Sermayesi senden olmayan ve gazetecilik yapmak isteyen medyanın da tırnaklarını sökmek, çeşitli yöntemlerle tarafsızlaştırmak, görmemesini sağlamak, hatta iktidardan yana yayın yapmasını sağlamak...
3) RTE’nin medya konusunda ana derdi: Ortada duran, iktidarın hoşlanmayacağı haberleri de veren, eleştiren yazarlara da sahip ana akım medya. Bu medya ülkenin ortalama vicdanını oluşturur... Olgular ve gelişmeler karşısında tutumu etkileyici ve belirleyicidir. Tarafsızlık algısı, ona bu gücü kazandırır. Orta ve üst sınıf buna kulak verir... Mesela Doğan Medya. Gücünü kendi sermayesi ve okuru oluşturur, gazetecilik yaptığı sürece bağımsız ve özgür olacağını bilir, aksi takdirde okuruyla birlikte etki ve güç kaybeder...
a) RTE’yi en tedirgin eden de bu medyadır. Başından beri bu kalelere saldırdı. Mesela NTV’yi, patronun iktidarla iş ilişkileri ve bağımlılıkları nedeniyle kısa sürede düşürdü. Doğan Medya’yı çok ağır toplarla dövdü. Görülemeyecek ölçülerde para cezalarıyla dize getirmeye çalıştı. Patron, yazar çıkararak vb. bu saldırıları atlatmaya çalıştı, Petrol Ofisi’ni sattı.
b) Ama iktidarın derdi aslında ne bir iki yazar ne de Doğan Medya ile... Gazetecilik yapılmasıyla! RTE, gazetecilik yapılmasın istiyor. Üç maymunu oyna... RTE ekibi, Türkiye’de gazeteciliği batırma görevini üstlendi. Bu konuda da epey yol aldı...
c) Mesela, ana akım medyanın önemli parçasıydı Sabah-atv grubu. TMSF eliyle düşürüldü. Önce, damadın genel müdür olduğu Çalık’a satıldı. O “askerlik görevi”ni tamamlayınca, basın tarihimize Havuz Medyası terimini kazandıran yöntem devreye girdi! Milletin anasını belleyeceğini ilan eden besleme sermaye işe koşuldu. Orta malı, iktidar borazanı.
d) Başka örnek, Karamehmet’in “ana akım” medyasının başına gelenler: Yine TMSF yoluyla RTE hayranı sermayeye satıldı. Karamehmet şirketlerinin Sancak’laştırılmasını yaşadık. Tek başına katıldığı “açık ihale” TV sirkinde, BMC de ona ihale edildi! Yani sadece medya değil, sermaye de iktidar gücüyle el değiştirtiliyor.
e) Milliyet ve Vatan’ı saymadan geçemeyiz. Ana akım medyanın bu iki gazetesinin yeni sahibi, iktidarbaşından yediği zılgıtlar karşısında gözyaşı döken, gerekirse Başbakan için bu iki gazeteyi de kapatırım diyen bir işadamı! Bu iki gazeteyi daha önce elinden çıkarmak zorunda kalan ise Doğan Medya! Doğan’a Gözcü gazetesi de kapattırıldı. Sözcü oradan doğdu!
f) Ciner Medyasını es geçmeyelim. RTE, içerideki adamı Alo Fatih’lerle burayı denetlemek peşindeydi. Tapelerde Alo Fatih’e, Ciner için söylediğini de unutmayalım. Bu ülkede iş ve yatırım yapacak herkesin devletle işi var. İşte o noktada karşısında, tek yetkili RTE’yi buluyorlar... Kırk katır mı kırk satır mı!
g) Yani ana akım medya büyük kan kaybetti... RTE’nin neden adeta tek başına kalan Doğan Medya’ya yüklendiğini anlayın! Büyük bir kinle, hırsla, ülkenin gazetecilik vicdanına son darbeyi indirmek istiyor! Bu durum, dünya basın tarihinde başlı başına yer alacak bir atipik olgudur. İktidar yasal gibi görünen, ama yasa ve ahlakdışı tam bir yeraltı harekâtı içinde!
h) İktidar medyasına gelince, para kazananı yok gibi. Gazeteleri, belediyelerinde yüzerlik paketler halinde alınıp dağıtılıyor veya bir köşeye atılıyor. Televizyonların maliyetlerini de iktidarın görevlendirdiği işadamları ödüyor, eee askerlik gibi, biri gidiyor diğeri üstleniyor....
ı) Gelelim muhalif medyaya, istenilen başlığı atıyor ve yazarları alabildiğine eleştiriyor. RTE tipi diktalarda ve ülkenin dış ve ekonomik ilişkileri gereğince, herkesi susturması mümkün değil. Ama ana strateji, gazeteciliği, haberci nesnel medyayı muhalefetle sınırlı tutmak. Merkez medyayı yok etmek, böylece, gazetecilik yapan bir tek muhalifler kalacağı için de, “Zaten iktidara karşılar, normal değil mi?” diyerek, halkı buna inandırmak.
Ne buyurmuştu Davutoğlu: Türkiye’de basın başka ülkelerde olmayacak şekilde özgür...
İktidar, diğer anayasal kurumlar gibi ülkede medya var-mış gibi ortam yaratıyor... Mış gibi!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları