Hikmet Çetinkaya

Adalet yürüyüşü...

17 Haziran 2017 Cumartesi

Perşembe sabahı gazeteye gelince ilk işim
Cumhuriyet İnternet Sitesi Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’e uğramak oldu.
Çarşamba günü mahkeme kararıyla 31 gündür kaldığı Silivri Cezaevi’nden tahliye edilmişti Oğuz.
Aynı gün Çağlayan Adliyesi’nde CHP milletvekili gazeteci Enis Berberoğlu’nun ve Erdem Gül arkadaşımızın duruşması vardı.
Oğuz Güven’den 31 günlük tutukluluk anılarını dinledik Orhan Erinç’le birlikte.
Enis Berberoğlu’nun 25 yıl hapis cezası almasını, tutuklanıp Maltepe Cezaevi’ne gönderilmesini, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü”nü...
Türkiye zor bir dönemden geçiyor...
Bir ay içinde en az üç kez yazdım şu sözü:
Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir özdeyişi partimizin temel ilkelerindendir...
Bu tümce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun değil, AKP’nindir...
Devamı var:
Bu özgürlüklerin düzeyi medeni bir toplum olmanın göstergesidir...
Bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır.
Toplumsal barış ve huzurun temel koşulu nedir?
Hükümet sözcüleri şöyle diyorlardı:
Bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasi rejimin toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır.

***

Oğuz Güven, Silivri Cezaevi’nin önünde yaptığı açıklamada, “Yüreğimin yarısı içeride yatan gazeteci arkadaşlarımda kaldı, Enis Berberoğlu 25 yıl hapis cezası aldı ve ardından tutuklandı” diyordu.
Hüzünlüydü o...
Oğuz gibi hüzünlüydüm ben de...
15 Temmuz 2016’da FETÖ’cü darbe girişimi ve neredeyse iki yıla yaklaşan bir süreç.
Olan gazetecilere, akademisyenlere oluyordu.
1999 yılında bir terör saldırısıyla yaşamını yitiren Cumhuriyet yazarı Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı Dolunay Kışlalı’nın da, İstanbul’da Sabiha Gökçen Havaalanı’nda yurtdışına çıkarken pasaportuna el konulmuştu.
Şaşırmıştım...
Sonra Dolunay’ın açıklamasını okudum, şöyle demişti:
Polis neden olduğunu söylemedi ama FETÖ’denmiş. İkimiz de gülümsedik. ‘Fransız pasaportun var onunla çık’ dedi. Ben ‘çıkmam dedim’. Benim kaçacak, ülkemi terk edecek hiçbir şeyim yok.
Sonra Orhan Erinç’in “Hukuk kullanarak hukuku yok etmek” başlıklı yazısını okudum.
Erinç şöyle yazmıştı:
Bizlere de hukuksuzluğu sergileyerek direnme görevi düşer.”
Dedim ya daha önce çok yazdım...
İşin özü şu:
Başta düşünce, ifade, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlükleri olmak üzere bütün sivil ve siyasi özgürlükleri çoğulculuğun, barış ve uzlaşmanın temel şartı görüyoruz...”

***

AKP yola bu sözlerle çıktı...
15 Temmuz FETÖ’cü kanlı darbe kalkışmasını halkımız ölüm pahasına önledi.
Belirttiğim gibi neredeyse bir yıl oluyor...
Oğuz Güven’in tahliyesine sevindik, Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına üzüldük...
İçeride yatan arkadaşlarımız var.
Kemal Kılıçdaroğlu elinde “adalet” pankartıyla İstanbul’a yürüyor...
Türkiye’de ilk kez oluyor bir parti genel başkanının böyle bir protesto eylemi.
Ben kendimi kar yüklü gergin dallar gibi hissediyorum...
Mavi bir günün keyfine varamıyorum.
Ve diyorum ki:
Bugün yeni baştan yeşeriyor kupkuru bir diken, bugün ağıt yakma günü benim krallığımda...
Sonra başımı kaldırıp gözyüzüne bakıyorum.
Rengârenk düşler çiziyorum duvara.
Söyleyin, alıç çiçeğinden tanelenmiş sevecenliğimizi karanlık yüzlere gösterebilecek miyiz?
Yitip gitmiş bir evren için nice ufuksuz deryaları aşıp, sırsız bir ayna karşısında umudun çığlığını atabilecek miyiz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları