Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye’yi tribüne çıkardılar, çukurda politika

21 Mayıs 2017 Pazar

Siyasette etkisi uzun sürecek konunun eskimişliğinden bahsedemeyiz. Cumhurbaşkanı “dünya lideri” görünümü ve algısı kapsamında iki ana fotoğraf verdi. Hangi kaşla göz arası ayarlandı bilmiyorum, ama başarılıydı, dünyanın lider ülkelerinde geziye çıktı. Hindistan, derken Çin ve oradan Trump! Uzakdoğu ve Uzak Batı.
Varsın Çin’e giden Türkleri (*) havaalanlarında ve otellerinde polis sorguya çekip fotoğraflarını alsın. Türkiye’yi tehlikeli 5 Müslüman ülkeden biri saysın, önemli olan dünyaya yön veren ve yarının lideri ile el sıkışıp fotoğraf vermek. Yok hayır, şüphesiz ki Çin ile ilişkiler sıkılaştırılmalı!
Trump ile görüşmek için epey uğraşıldı ama sonunda Beyaz Saray’da fotoğraf çekildi.
Tabii her şey daha ziyaret başlamadan önce, noktalanarak.
Cumhurbaşkanı virgül değil nokta koyacağız demişti. Trump, görüşmeye beş kala, ağır silahları YPG’ye vereceğiz, diyerek noktayı koydu.
Ve Cumhurbaşkanı’na, Suriye’de Rakka savaşını ve arkasından olacakları tribünden seyretme olasılığı kaldı.

Ankara makasta
Cumhurbaşkanı’nın, Ankara’nın politikası Suriye’de makasa alınmış durumda.
El Bab’da sağdan soldan alttan, yani Suriye- Rusya, ABD-YPG’ce sıkıştırılıp bırakıldı.
Ve gelinen nokta şu oldu: “YPG bize saldırırsa ağzının payını veririz.” İlginç bir şekilde Cumhurbaşkanı ABD dönüşünde YPG’ye “angajman kurallarını uygularız” dedi! Bir arkadaşım dikkatimi çekti: “Angajman kuralları devletlerarası bir durumu anlatır. Cumhurbaşkanı bu açıklamasıyla YPG’yi adeta devlet yerine koyuyor, kimse farkında değil” dedi. Ben yazmış oldum!
Yani “YPG devleti Türkiye’ye saldırırsa, arkasında- yanında ABD veya Rusya varmış hiç dinlemem, sormadan vururum” demek istiyor.
Gelinen sıfır nokta!

Trump’ın avutma politikası
Trump ile görüşme üzerine paparazzi haberleri okuduk: “Merkel’in elini sıkmadı, Erdoğan’ın 3 kez sıktı. Erdoğan’ı sıcak karşıladı.”
Trump, daha buluşma gerçekleşmeden söyleyeceğini söyleyip noktayı koyduktan sonra, geride sadece Erdoğan’ı sıcak karşılayıp avutmak ve gönlünü almak kalmıştı. Onu yaptı.
Çünkü Ankara’nın en duyarlı olduğu konuda istediği gibi davrandıktan sonra, görüşme gönül alma havasına geçmişti.
Türkiye, Suriye’de devre dışı.
ABD, Suriye’yi bölme planını uyguluyor. Tıpkı Irak’ı bölüp parçaladığı gibi.

Bölmede ABD-Türkiye birliği
Bu bölme planında en büyük müttefiki aslında Ankara. Ankara’da a) Esad’a olan kininden, b) Suriye’de Özgür Suriye Ordusu üzerinden orada bir vesayet bölgesi yaratma politikasından dolayı, Suriye’nin bölünmesinde fiili olarak ABD’nin müttefiki.
Ağızlarında “Suriye’nin bütünlüğünü istiyoruz” lafı olmasına rağmen. Ciddi olsalar giderler Esad ile tam bir yeni dönem başlatırlar. Eğer bir “Kürt koridoru” istemeseler, yine yapacakları tek şey Esad ile birlikte olmak.
Ülkesini kurtarmak ve bütünleştirmek isteyen Esad’a düşmanlık, fiilen ABD’nin bölme politikasına hizmet etmektir.
Ankara, dediğimiz gibi, uzun sınırlarında en çok korktuğu izlenimini verdiği bir YPGKürt koridorunun oluşmasında bu takıntılı politikası ile tam seyircidir ve yapacağı hiçbir şey yoktur.

Rusya’yı aşabilir mi?
ABD, Suriye’yi üçe bölmede başarılı olur mu? Karşısında Rusya ve İran var. Ankara’da arada sırada depreşen İran düşmanlığı ile de ABD’ye hizmet ediyor!
ABD ilk aşamada Kürt özerk bölgesi kuruluşunda başarılı olacak gibi.
IŞİD ne olacak? Ana kentlerden kovulacak tabii ki. Ama Amerikalıların kafasında, IŞİD’in temelini oluşturan Irak ve Suriye Sünnilerine orada küçük bir “devletçik-vatan” bırakmak yok mu. Bence var. Gerçekleşir mi, bilemem.
Ankara politikası, odaksızlık, yanlış hedef, Esad düşmanlığı nedeniyle tam bir çukura düşmüştür.
(*) TG: 1996’dan beri Singapur’a iş için giderim. Vize yoktur, girişte basit bir bildirimde bulunur ve sorunsuz girersiniz. İki yıl aradan sonra 3 hafta önce tekrar gittim, bildirim formumu doldurdum, memura verdim. İşlemlerimi yaptı ve beni bir memur eşliğinde ayrı bölüme gönderdi. Bu bölümde bekleyen başka Türkler de vardı ve onlardan biri işlemin Türkler için standart olduğunu söyledi. 15 dakika sonra bir memur geldi. Beni yaklaşık 10 dakika sorguladı ve akabinde giriş yapabileceğimi belirtti. Amiyane tabir ile “adımız Hıdır, durumumuz budur”.
Kubilay Aktulum: Çinlilerden önce bizdeki uygulamayı söylemek gerekir. Yeşil pasaportla yurtdışına çıkan bir üniversite hocası önce bir yığın kâğıt doldurup bölüme veriyor, bölüm dekanlığa yazıyor, dekanlık rektörlüğe. Rektörlük çıkışında sakınca yoktur diye yazı veriyor. Sonra İstanbul’a gidiyorsunuz, ayrı bir noktada polise uğruyorsunuz; önce pasaport ve kimliğin fotokopisi isteniyor. Sonra rektörlük yazısı. Pul parası, sonra bir kilometre kuyruk...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları