Hikmet Çetinkaya

Düzenbazlar!..

18 Mayıs 2014 Pazar

Şafak sökerken, gün ağarırken, ölüm sancağını kuşatmışlardı...
Öykü hep aynıdır bildim bileli...
Sessiz ve derinden! İnsan bir ağıt yakmalı örtülü bir havada; taş topluyor olmalı karanlığın içinde...
Onlar taş değil, kara elmas peşindeydiler... Acılı gölgeler, ölümcül düşler... Madenin kapısından içeriye girdiler, çizmelerini çektiler ayaklarına, giyinip kuşandılar, 45 dakika yürüdüler.
Doğan güneşten uzak, yıldızlardan uzak ve hatta dolunaydan uzak...
Sevgilisinden uzak, çocuklarından uzak...
Borges’in değişken dünyası içinde, alaycı gülümsemelerden, sahtekârlıktan, yalandan dolandan uzak.
Ölüm onları yakaladı vardiya değişimi sırasında...
Yüzleri kömür karası, vicdanları süt beyazı olan madencileri...
Patron, yanına aldı sorumlu müdürlerini, basın müşavirini...
İki saat süren basın toplantısında “kem, küm” etti ve hiçbir sorumluluk almadı. İnsan olmalıydı; iki oğlunu Soma madenlerinde yitiren ana gibi, insan olmalıydı. Hiç olmazsa anaları, babaları, eşleri, vicdan sahibi herkesi rahatlatmak için sorumluluğu üzerlerine almalıydılar.

***

Sorumluluğu üstlenmeyenlerin yüzleri temiz, yürekleri katran karasıydı...
Toprağın altında bilmem kaç metre derinlikte, günde 40 liraya, ölümü göze alarak çalışan madenciler...
Acılar, çığlıklar; geride kalan eşleri, çocukları...
İnsan bir ağıt yakıyor olmalı örtülü bir havada...
Maden ocağının kapısında içeridekileri beklerken, ölenleri tabutlarda taşıyıp toprağın altına koyarken...
Eray’ın gözlerinde acının ırmağı... Gediz ırmağı gibi akıyor olmalı bu saatlerde...
Duygu olmalı, sevgi...
Bir gece yarısı yıldızlar kavşağında durmalı insan, biraz olsun düşünmeli, o yakışıklı patron gerçekleri söylemeli...
Önce “Yaşam odaları var”, 300 ölüden sonra “Yaşam odaları yok” diyen bir düşünce, iki gün sonra “ILO mevzuatlarına göre çalışmalarımızı sürdürüyoruz” derse...
Bunu hem patron hem de siyasal iktidar açıklarsa, peşinden “Soma’da teröristler eylem yapacak” söylentileri yayılırsa... Polis o acının üzerine TOMA’larla yürürse...
Buyrun size vahşi kapitalizm! Lamı cimi yok aynen böyledir; güleryüzlü adı ise küreselleşme, yeni dünya düzenidir.

***

İnsan harflerin içinde seyretmeli dünyayı...
Umutlarını hiç yitirmemeli!
Bir yanda ezenler öte yanda ezilenler!
Ekmeğimizi, aşımızı çalanlar...
300 insanımız ölürken koltuklarını korumak isteyenler yumruk da atar, tekme de...
Ölümlere ağıt yakanların gözünün içine baka baka patronu, patronları korur...
Hayat ve ölüm! O ölen madencilerin çoğu genç yaştaydı...
Bir hukuk devletinde 300 işçinin ölümü olağan karşılanacak, o madenden paraları götüren patron gözümüzün içine baka baka “Ben bu işten kâr bile etmedim” deyip suçu üzerine almayacak...
Ölen madenciler, acılı aileler, kirlenmiş yüzler, katran karası yürekler...
300 ölünün ardından TOMA’lar, biber gazı...
Vahşi kapitalizm böyledir işte...
Ölüm onlara vız gelir.

***

Ben dün gece yıldızlar kavşağında bir erik ağacının dibinde durdum...
Ölümü gördüm, acıyı, soytarılığı, sahtekârlığı...
Vahşi kapitalizmin babasını, ezileni, ezeni...
İnsan olmanın bir yolu var arkadaş!
Umutlar yitmemeli, bu alçaklık, ikiyüzlülük ortaya çıkarılmalı...
Başımı göğe kaldırdım, bir erik kopardım daldan ve karanlık sokaklara doğru yürümeye başladım...
Soma güvenlik güçlerinin kuşatması altında.
Soma’ya
girişlerde kimlik denetimi yapılıyor.
ÇHD’li avukatlar önce dövüldü ardından kelepçelenerek spor salonunda gözaltına alındı...
Yazık!..
Bunun adına sivil “faşizm” denir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları