Yangına körükle gitmek (17.03.2017)

17 Mart 2017 Cuma

“Yangına körükle gitmek” diye buna denilir... Türkiye’deki iç politik hesaplar ve parlamenter sistemi değiştirmek hırsı üzerinden, Hollanda ve Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’ya açılan cephenin başka türlü tarifi mümkün değil. Retorikte estirilen hamasetin artık haddi hesabı kalmadı.

***

Pazartesi günkü yazıda “Ankara’da birileri Avrupa aşırı sağını patlatma hesabı yapıyorsa, tam aksine hazır olsun” diyerek anlatmaya çalışmıştım. Nitekim Hollanda seçimlerinde, Türkiye ile krizden faydalanan liberal demokrat Başbakan Mark Rutte kârlı çıktı. Aşırı sağcı Geert Wilders ve Özgürlük Partisi, şimdilik “dizginlendi”. Bu durumun en çok aşırı sağın alt-sağ (alternatif sağ) olarak yeniden organize olduğu bir esnada, Avrupa’nın ana akım siyaset hattını memnun ettiği aşikâr.
Nitekim Almanya Başbakanı Angela Merkel’in müsteşarı Peter Altmaier, seçim sonuçlarını “Hollanda, oh Hollanda, sen bir şampiyonsun! Bu müthiş sonuç için tebrikler” tweet’i ile kutladı. Hollanda’daki sonuçları “Avrupa yanlısı” ve “Demokrasi için güzel bir gün” diye niteleyen Merkel’in de sonucu Türkiye krizine bağlaması resmi tamamladı: Türkiye’den Hollanda ve Almanya’ya yönelik “Nazi” benzetmelerini de anımsatarak, “Bunun, Hollanda’nın Türkiye’den gelen tamamıyla kabul edilemez suçlamalara göğüs germesi ve bizlerin dayanışmamızı göstermemizden günler sonra gelmesi de açık bir işaret.” Merkel’in bu sözleri “kendilerini birleştiren unsurun” Türkiye olduğunun açık saptamasıdır.

***

Geniş Müslüman nüfusunu düşünerek başlangıçta daha gevşek tavır almış Fransa da dün kervana katılmakta gecikmedi. Oysa Paris, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağı Hollanda’ya inemeyince, ev sahipliği yaparak Metz’de siyasi propaganda için toplantı yapmasına izin vermişti.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande dün Berlin ile aynı yerde hizalandı. Merkel’in sağ kolu Altmaier aracılığıyla açıkça Ankara’ya “siyasi propagandanızı kafanıza göre bizim topraklarımıza taşıyamazsınız. Otomatik olarak böyle bir hakkınız yok” tutumunu desteklediklerini duyurdu.
Nasıl hizalanmasın? Avrupa, bu sene üç kritik seçimden ilki olan Hollanda’dakini Türkiyeli siyasilerin tutumlarını adeta aşırı sağa karşı “katalizör kılarak” atlatmış olabilir. Lakin sırada nisan-mayısta Fransa’da cumhurbaşkanlığı, eylülde ise Almanya’da genel seçim var.

***

Yangın-körük meselesi burada devreye giriyor. Hükümet yanlısı Türkiye basınında neredeyse “Avrupa’ya cihat ilan edilmediği” kaldı. Ve Hollanda’da daha büyük patlama yapması beklenen “aşırı sağa” set çekilmişken, Ankara’dan verilen mesajlar akıl sır alır gibi değil.
Hollanda seçiminin sonuçlarına yönelik Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun değerlendirmesi “evlere şenlik!”. Çavuşoğlu, Hollandalı liberal demokratlarla aşırı sağcıların arasında fark olmadığını öne sürmekle kalmadı, bir de “Avrupa’yı uçuruma götürüyorsunuz. Yakından Avrupa’da din savaşları başlar, başlayacak. Bu gidişle öyle” değerlendirmesi yapıverdi. Rotterdam gibi bir kentin Fas asıllı Müslüman belediye başkanı varken, “neyin din savaşı, kimin din savaşı” diye soranlar olmayacak mı? Yahut bu söyleminiz etse etse Wilders’e hizmet eder diyecekler çıkmayacak mı?

***

Ankara bir yandan Avrupa ile her krizde yaptığı üzere “sığınmacı sopasını” çıkartıyor. Yani Avrupa’ya “akan” Müslüman Suriyelileri... Son dönemde de sürekli “Müslüman âlemin temsilcisi olan ülke biziz” mesajları yağdırılması boşuna değil. Diğer yandan siyasal İslam yoluyla Avrupa’nın içerisinde er ya da geç “arıza çıkartılacağı” ima ediliyor.
Hangi hesaplarla? Uluslararası siyasette çıkarlar konuşur belki, ama kelam bu kadar bedavadan saçılmaz. “Biz, bizim sistemi değiştirdikten sonra Avrupalılarla nasılsa el sıkışırız” deniliyor da olabilir. Peki, kazın ayağı öyle mi? Değil. Memleketi “medeniyetler çatışması çıkartmayı arzulayan ülke” konumuna düşürmenin bedelleri olacaktır. Tabii en başta ödeyecek olan bizleriz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları