Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Kültür üzerine’: Cehalet kültürü
Geçen pazar günü anılar yerine “Öğrenilmiş Çaresizlik” konusunun ikincisini yazdığım için, güncel olaylardan esinlenerek aktardığım anıları bugüne aldım.
***
“Kültür Üzerine” benim kitaplarımdan birinin adı...
Daha doğrusu kültür üzerine yazdığım dört-beş kitaptan ilkinin adı. (“Kültür ve İletişim”, “Demokrasi ve Kültür” “12 Eylül Kültürü” ve benzeri, kültür üzerine yazdığım başka birçok kitap daha var.)
Sonradan Hilmi Yavuz da aynı isimle bir kitap yayımladı ama üzerinde durmadım...
Sadece hakkımda yalan yanlış dedikodular yapıp, haftalık bir dergide, üstelik babama da dil uzatarak saldırıda bulununca, bu gerçeğe de işaret eden efendice bir göndermede bulundum.
(Meraklısı, Google’a veya doğrudan internet sitem www.kongar.org’un
arama motoruna girip ne yazmış olduğuma bakabilir: “Hilmi Yavuz Hilmi Yavuz’a karşı.”)
Hilmi Yavuz, sonradan, 15 Temmuz kalkışması bağlamında Zaman Gazetesi yazarı olarak Cemaat ilişkisi dolayısıyla gözaltına alındığında buna şiddetle karşı çıktım ve tahliye edilince de bunun doğru bir karar olduğunu vurguladım.
***
“Cehalet Kültürü” konusundaki bir yazıya Hilmi Yavuz üzerinden bu kadar uzun bir giriş yapmamın nedeni, onun canlı bir televizyon programında söylediği “Bir dışımızdaki gerçek vardır bir de kalbimizdeki hakikat” sözlerine gönderme yaparak “Cehalet kültürü” dediğim olguyu açıklamak:
Hilmi Yavuz bu sözleriyle, dışımızdaki nesnel, objektif gerçek ile kimliğimizden ve toplumsal koşullanmalarımızdan (dinimiz, milliyetimiz, ideolojimiz gibi) gelen inancımız arasındaki farka işaret ediyordu:
Benim vurgulamak istediğim nokta da tam burada:
“Dışımızdaki güncel veya tarihsel gerçeklik”, “kalbimizdeki inanca” göre saptırılınca ortaya “Cehalet kültürü” çıkıyor!
***
“Milli kültür” kavramını, “Türklük ve Müslümanlık” üzerinden tanımlayanlar, bu tanımlamayı Türklüğü ve Müslümanlığı yüceltmek için değil, Batı kültürünü reddetmek, hatta ona karşı savaşmak için kullanıyorlar.
(Böylece Batı emperyalizminin dayattığı, Müslümanları farklılaştırarak dışlayan, “Uygarlıklar Çatışması” modeline destek vererek tuzağa düştüklerini de fark etmiyorlar.)
Güncel ya da tarihsel nesnel, objektif gerçekleri “inançlarına” göre saptırıyor ve toplumu da buna göre eğitiyorlar...
Böyle yapılan bir “Cehalet eğitimi” sonunda da yaygın bir “Cehalet kültürü” ortaya çıkıyor.
Hiçbir ideolojinin, hiçbir kimliğin tarihin ve güncelin saptırılmış gerçekleri üzerinde yükselemeyeceğini biliyorlar.
***
Bu “Cehalet kültürü” sadece okullarda eğitim yoluyla değil, televizyonlarda açık oturumlar, diziler yoluyla da topluma dayatılmaya başlandı.
İki gündür Tayfun Atay’ın kültür ve televizyon dizileri üzerine yazdığı yazılarda vurguladığı gibi, topluma, tarihsel gerçeklere aykırı, yanlış bir kültür aşılanıyor.
***
Aslında bu yazıyı Tayfun Atay’ın bir anısı üzerine yazmaya karar verdim:
5 Mart tarihli yazısına şöyle başlıyordu:
“1978’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde ilk derslerden birinde kültür konusu işlenirken o dönem bu memlekette sosyal antropolojinin önde gelen isimlerinden sayılan hocamızın şu sözlerini dün gibi hatırlıyorum: ‘Kültür evrenseldir diyorlar. Bunu diyenlerin dilleri kopsun!..’ ”
Ben de aynı tarihlerde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü’nde (hani şimdi şu KHK’larla içi boşaltılan kürsüde) “Sanat Sosyolojisi” dersinde şunları anlatıyordum:
“Kültür doğanın yarattıklarına ek olarak insanın yarattığı her şeydir. Araçlar, gereçler bölümüne ‘maddi kültür’, inançlar, değerler, kurallar bölümüne ‘manevi kültür’ denir.
Kültür ve uygarlık esas olarak aynıdır. Aralarında ancak kapsam farkı vardır; kültür daha dar bir alanı, uygarlık daha geniş insan topluluklarını kapsar. İslam Kültürü ile İslam Uygarlığı da, Batı Kültürü ile Batı Uygarlığı da aynı anlamlara gelir. Bu açıdan Gökalp’ın Medeniyet ve Hars ayrımı doğru değildir.”
Meraklısı, bu konuları derinliğine irdelediğim, örneklerle anlattığım “Kültür Üzerine” adlı kitabıma bakabilir.
***
Bir okurumun aktardığına göre Anadolu’daki üniversitelerden birinde bir sosyoloji hocası, dersinde, “Emre Kongar, evrende değişmeyen tek şeyin değişmenin kendisi olduğunu söylüyor. Yanlış. Olur mu hiç öyle şey: Allah’ın nizamı değişmezdir” diyormuş!
Kültürün ya da uygarlığın en önemli kaynaklarının din ve milliyetçilik ideolojileri, yani kimlikler olduğu bilinen gerçekler arasındadır.
Ama unutmayalım ki, hiçbir dinin ya da milliyetçiliğin, tarihsel ve güncel gerçeklere rağmen, hele hele bunlara karşı yükseldiği görülmemiştir!
Zorlamaların milyonlarca insanın hayatına mal olduğu da, reddedilmeye ya da saptırılmaya çalışılan tarihsel gerçekler arasındadır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!