Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Deniz’lerden Bugüne...

06 Mayıs 2014 Salı

Deniz Gezmiş’lerin idamının üzerinden 42 yıl geçti, bugün yaşanan hukuksuzluklara baktığımızda hiçbir şey değişmemiş görünüyor.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın devletçe planlanarak öldürülmesine giden yolun her aşaması başta siyasetçiler ve hukukçular olmak üzere bugünkü kuşaklara da ders olacak niteliktedir.
Davanın açılmasından başlayalım. 12 Mart rejiminin en katı günlerinde Türkiye’nin farklı illerinden yakalanıp tutuklanan gençlerle ilgili soruşturmalar başlangıçta ayrı ayrı yürütülüyordu. 12 Mart rejimi bu yöntemle istediği sonucu alamayacağını anlayınca yasaları zorladı ve hukuksuzluk dilinde “amaç suçları” diye tanımlanan yönteme başvurdu. Yani İstanbul sokaklarında bildiri dağıtanla Ankara’da araç yakan, Adana’da eylem yapanla İzmir’de miting düzenleyen kişiler arasında hiçbir bağlantı olmasa da, aynı şeyi amaçladıkları için aynı örgütün üyesi olarak yargılanacaktı. Eylem ne olursa olsun cezası da idama kadar uzanacaktı
İstanbul 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi, böyle bir davanın hukuki olmayacağı görüşünü belirtince lağvedildi. Yerine Ankara’da davaya özel bir mahkeme kuruldu.
Bir başka deyimle dava açılırken, mahkeme kurulurken hüküm de oluşturulmuştu.

***

Deniz’lere yüklenen suç, kestirmeden anayasayı ortadan kaldırmak olarak tanımlandı. Oysa Samsun’dan Ankara’ya bağımsızlık yürüyüşü düzenlemekten İstanbul’da 6. Filo’ya hayır eylemi yapmaya kadar o dönem gençliğinin başlıca istemi, öncelikle mevcut 61 Anayasası’nın iyi uygulanmasıydı. Onlara göre dönemin yöneticileri, bağımsız Türkiye anlayışını kaybetmişti.
Deniz’lerin savunması nasıl bir dünya istediklerini ortaya koyan tarihi bir belgedir. Mahkeme kararını çok önceden verdiği için ne savunmaları dinlemeye ne de avukatların tek tek çürüttükleri delilleri tartışmaya niyeti vardı. Tıpkı bugünkü gibi!
1 yıldan daha kısa süren bu yargılama sürecinin sonucunda 24 Nisan 1972’de idam kararı kesinleşti. Meclis idam kararlarını o kadar hızlı onayladı ki, yerine göre hafta sonu bile çalıştı. Meclis’in önüne gelen idam kararlarında sayının üç olmasının nedeni şuydu; çünkü 1960’da üç kişi idam edilmişti. Menderes, Zorlu, Polatkan’ın intikamını almak için aynı sayıda idam için yeterli sayılacaktı”.

***

Deniz’lerin idamına giden yolda son imza dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ındır. Sunay bu imzayı atmadan önce dönemin Barolar Birliği Başkanı Prof. Faruk Erem, kendisine önemli bir mütalaa göndermişti. Prof. Erem mütalaasında, “İnfazın telafisi imkânsızdır. Anayasanın Meclis’e tanıdığı yetki mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermektir. Bu yetki esasında ölüm cezasının yerine getirilmemesi kararının verilmesinde toplanır. Değerlendirmenizi bu yönde yapınız” diyordu. Oysa Cumhurbaşkanı Sunay da verilen karara uymuş ve infaz kararını istem üzerine “ivedilikle” onaylamıştı.
Bu onayın ardından infazın önünde hiçbir engel kalmamış oluyordu.
42 yıl sonra bugün Deniz’lerin idamı haklıydı diyen sağduyulu bir kişi bile bulamazsınız. Dahası tarihimizdeki siyasi davaların hiçbiri bugün hayırla anılmamaktadır. Bugünkü davalar da yakın bir gelecekten itibaren tümüyle aynı kaderin parçası olacaktır ve tarih bu davaların hiçbir aşamasını atlamadan gerçeği bütün çıplaklığıyla yeni kuşakların önüne serecektir.
Bu ülke topraklarındaki herkesin özgür ve mutlu yaşaması için ölümü göze almacasına büyük bir hayal kuran Deniz’lere bir kez daha selam olsun...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024
Çekin elinizi! 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları