Dün, yargıyı bütünüyle siyasallaştıran 12 Eylül 2010 referandumu (siz buna “hukuk devletine karşı iktidar darbesi” de diyebilirsiniz) arifesinde, 1 Mayıs’ı ve Taksim Meydanı’ndaki kutlamaları “Emek ve Dayanışma Günü” olarak ilan ediyor, bununla övünüyor...
Bugün, anayasanın açık hükmüne ve yasaların da üstünde sayılan AİHM kararına rağmen, Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarını yasaklıyor; her taraf gözaltı, yaralı, biber gazı ve şiddet dolu!

***

Dün, Libya’ya yapılan askeri müdahaleye katılarak destek veriyor...
Dün, (ve bugün de) Suriye’deki iktidara karşı açıkça tavır alıyor, muhalif gruplara siyasal ve askeri destek veriyor...
Dün, (ve bugün de) Mısır’daki iktidar savaşında kesin ve keskin bir taraf oluyor...
Bugün, Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları eleştiren Alman Cumhurbaşkanı’nı “İçişlerimize karışma”, “O aklını kendine sakla” diye azarlıyor.

***

Ama 30 Nisan Çarşamba günü Cumhuriyet’in manşete taşıdığı öyle bir sözü var ki...
Almanya Cumhurbaşkanı’nın demokrasi ve özgürlükler konusunda yönelttiği eleştirilere karşı “Almanya’da Ali’siz Alevilik diye bir olay var. Yani ateist bir anlayış. Alman yetkililer onların diliyle konuşuyor” diyor...
Böylece üç cümlede dört gruba karşı birden ayrımcılık yapıyor:
Aleviler...
Almanya’daki bir grup Alevi...
Ateistler...
Alman yetkililer!

***

Birbirini izleyen üç kısa cümlede, dört gruba birden ayrımcılık ve düşmanlık...
Başbakan Erdoğan, sadece 1 Mayıs’ta Taksim’de ve Türkiye’de değil, uluslararası platformlarda da kendini aşıyor!