Hikmet Çetinkaya

Savcı Beyler Haşhaşı Fazla Kaçırmış(!)

17 Nisan 2014 Perşembe

Efsane savcılar vardı Ergenekon operasyonu başladığında, eşit yargı vardı...
Komutanlar, teğmenler, yüzbaşılar, generaller şafak operasyonlarında gözaltına alınırken...
Ardından Balyoz geldi...
Kahraman polisler, efsane savcılar...
Başbakan yanlarındaydı, TSK’de büyük bir operasyon başlamıştı.
Göz gözü görmüyordu!
Kim suçlu, kim suçsuz bilinmiyordu...
Gazeteciler, bilim insanları.
İki kuvvet komutanı, birinci ordu komutanı, denizciler, karacılar...
Düzmece kanıtlar...
Dün ve bugün...
Sabah ve akşam...
Başbakan konuşuyor, MİT TIR’larını durduran polislerin salıverilmesine karşın:
“Birileri haşhaşı fazla kaçırmış olabilir ama üstüne gideceğiz!”
Bakın siz!
Hani efsane savcılardı onlar?
Şimdi kalkmış, adliyeyi çetelerden temizleyeceğini söylüyor Başbakan...
Başbakan konuştu, Adana’da savcılar, yargıçlar başka yerlere atandı hemen.
Demokrasi ve hukuk denilen şey bu!
Adana’daki MİT soruşturmasını yürüten üç savcı ve bir yargıcın görev yerleri değiştirilirken Başbakan’ın “vatansever” diye nitelendirdiği bir savcı, başkanvekili olarak koltuğunda kalmış.
Demek ki “efsane savcılara” çizik atılıp, yerlerine “vatansever savcılar ve yargıçlar” bulunmuş...
HSYK iyi çalışıyor iyi!

***

Artık ilkyaz geldi...
Akdeniz ve Ege kıyıları yağmurlu günlerden sonra mavi gökyüzünü gördü, ovalar yeşile büründü, papatyalar, laleler, tüm kır çiçekleri açtı...
İstanbul’da öyle...
Gündüzleri güneşin altında dolaşmak, Rumelifeneri’nde Karadeniz’e, Marmara’ya açılan gemileri seyretmek güzel...
Sevda Tepesi’nde oturmak, bir yerlerde çay içmek...
Geçmişin acılarını unutup geleceğin resmini çizmek...
Sevdayı, aşkı, hüznü yaşamak!
Islak bir rüzgâr olup esmek!
Televizyonun başına geçip en az üç saat Başbakan’ı dinlememek!
AKP Genel Merkezi’nde üç dönem, cumhurbaşkanı yoklaması yapılıyor milletvekilleriyle...
Cep telefonlarını, elektronik aygıtlarını dışarıda bıraktı bakanlar, milletvekilleri.
Ne olur ne olmaz!
Haşhaşiler aralarına sızmıştır belki...
Bu bile demokrasimizin ne duruma düştüğünün göstergesi değil mi?
Böyle bir toplantı iyi saatte olsunlar tarafından dinlense ne olur, dinlenmese ne olur?..
Erdoğan’ın gücü ortada...
Oyları yüzde 43-45...
Böyle muhalefete can kurban!
Halkın desteği ortada...
Korkacak ne kaldı geriye!

***

Cumhuriyet’in dünkü manşetine bakalım:
“Deniz Kuvvetleri’nde çok sayıda subay ve astsubayın fişlendiği belirlendi...”
Canan Coşkun’un haberi önemli değil mi?
Kimisine Alevi, kimisine Ermeni denmiş...
Okuduğu gazeteler, mezhepsel ve din farklılıkları, etnik kimlikleri.
Ben böyle bir fişlemeyi, 2007 yılında bir sitede görmüştüm...
Çoğunluğu kurmay albay, yarbay, binbaşıydı...
Onlar ne oldu bilmiyorum.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında yatan askerler var...
Aileleri perişan!
Hasdal’da, Buca’da, Silivri’de, Sincan’da...
Başbakan, AYM’nin verdiği kararları, “hukuk cinayetlerini film gibi izlediğini” söylerse, biz adalette eşitliği nasıl sağlayacağız?
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, casusluk, fuhuş...
Deniz Kuvvetleri’nde temizlik harekâtını yapanlar, fişleyenler, sözde kanıt yaratanlar kim, kimler?
Niçin Deniz Kuvvetleri?..
Başbakan’ın deyişiyle “paralel yapı-haşhaşi” neden Deniz Kuvvetleri Komutanı olacak yüksek rütbeli komutanları yaftalayıp temizledi!
O yapının TSK’deki örgütlenme modeli neydi ve nerelere değin uzanıyordu?
Aslında bu soruyu ben 1986 yılından beri soruyorum ama bir yanıt alamıyorum...
Bir kez daha sormak istedim!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları