Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tekme ve Kabataş yalanı

23 Eylül 2016 Cuma

Erdoğan/AKP iktidarı, şort giydiği için genç bir hemşire kızımızın suratına otobüste atılan tekme olayını “münferit” yani bireysel bir hadise olarak görüyor... Oysa olay, iktidarın siyasal, hukuksal ve kültürel politikalarıyla güçlenen bir ortamdan; ayrıca, kadınların türban haklarını savunurken gösterdikleri kararlılığı, tesettürsüzlerin hakları için de göstermemesinden kaynaklanmıştır.
1) Bir yandan din diye dayatılan birtakım hurafelerin desteklenmesi...
2) Öte yandan zaten azgelişmiş ülkelerin en büyük sorunlarından biri olan erkek egemen feodal kültürün sürekli olarak pompalanması...
3) Geniş kitlelerin “demokrasi” adı altında mukaddes değerlerinin gıcıklanarak “demagoji” yoluyla seferber edilmeye çalışılması...
4) Gittikçe otoriterleşen siyaset ve yeme içmeden, giyim kuşama, doğum yapma biçiminden çocuk sayısına kadar yaşamın her alanına karışan bir liderlik...
5) Kabataş yalanının galeyana getirdiği duygular...
6) Okulöncesi ve okul düzeyindeki kursların getirdiği giyim kuşam anlayışı; resmi öğretim ve eğitim kurumlarında yapılan uygulamalarda ve kullanılan kitaplarda kadına karşı görülen cinsiyetçi ayrımcılık...
7) Bugüne kadar, sergilere, gazetelere ve içki içilen yerlere yapılan saldırılara gösterilen müsamaha...
8) Taciz ve şiddet eylemleri yapan iktidar yandaşı kişilerin adalet karşısında müsamaha göreceği anlayışı...
9) Mahkemelerde, “iyi hal indirimi” denilen takdir hakkının kötüye kullanılışı...
10) Toplumu sürekli geren, bölen, çeşitli kesimleri birbirine düşmanlaştıran bir genel siyaset...

***

“Kabataş yalanına” göre, güya üstleri çıplak, deri eldivenli 70/80 kişi, bir anneye türbanlı olduğu için saldırmış, hırpalamış, yanındaki bebeği sağa sola fırlatmış, annenin üzerine idrarlarını yapmışlardı. Grubun Gezi Direnişi’ni de yapanlar olduğu söyleniyordu.
Haberi, Gezi Direnişi sıralarında, kamuoyuna ilk duyuran, 7 Haziran 2013’te parti grubunda yaptığı konuşmayla, bizzat Erdoğan olmuştu; elbette bunun üzerine tüm kamuoyu ayağa kalkmış, tüm ülke nefretle irkilmişti.
Haberin uydurma olduğu iddiaları üzerine birçok gazeteci olayın gerçek olduğuna tanıklık etmiş, iktidar yandaşı medya, koro halinde bu yalanı ısrarla tekrarlamıştı.
Gazeteler, olayın gerçek olduğunu kanıtlamak için tahrif edilmiş görüntü fotoğrafları bile yayımlamışlardı.
Oysa, Emniyet’in uzun ve derin soruşturmaları sonunda böyle bir olayın yaşanmadığı anlaşılmış, sonra da bu haberin yayımlandığı gazetenin editörü,
o haberi yazanın bunu uydurmuş olduğunu açıklamıştı.

***

Burada asıl belirtmek istediğim nokta, iktidarla yandaş medyanın ve kadınların, şort saldırısına ortam hazırlayan çelişkili tutumlarıdır:
Türban üzerinden üretilen bir yalan haber dolayısıyla toplumu galeyana getirmek isteyenler, şort üzerinden yapılan gerçek bir vahşi saldırı karşısında cılız yorumlarla, adeta “mırıldanmakla” yetinmişlerdir.
Türbanlıların hakları için yeri göğü inleten kadınlar ise tesettürsüz kadınların hakları konusunda suskundurlar.
Özet olarak sorun, “münferit bir saldırı” değil, bir insan hakları, bir kadın hakları ve bir yaşam biçimi özgürlüğü sorunudur:
Keşke kadınlarımız, tesettürlülerin haklarını savundukları enerjiyle tesettürsüzlerin haklarına da sahip çıksalar! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasal herestetizm 22 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları