Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ankara’nın Boynundaki Kalın Halat

10 Nisan 2014 Perşembe

Önce şunu belirtelim: Amerikalı gazeteci Seymour Hersch boşa yazmaz... Hayır, Pulitzer Ödüllü bir gazeteci olduğu için değil sadece, elinde birtakım sağlam veriler olmadan, bu yaşına kadar başarıyla sürdürdüğü gazetecilik kimliğini ateşin içine atmaz. Bazı inşa edilmiş hayatlar, bizdeki gibi o kadar ucuz değildir.
21 Ağustos 2013’te Suriye’de Şam yakınlarındaki Guta bölgesinde atılan kimyasal gaz sonucu başta çocuklar olmak üzere 2000’e yakın insan ölmüştü. Hersch, epey bir süredir yazıp çiziyor ta geçen aralık ayından beri: Gazı Türkiye verdi, diye. Şimdi yeni bir yazı ile konuyu yeniden gündeme taşıdı.
Adam haklı mı? Gazı bizimkiler mi verdi? Verdiyse neden verdi?
Daha dün, Suriye’ye girmek için, “Birkaç füze attırırız Süleyman Şah Türbesi’ne, bahane yaratırız” diyen MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı ve müsteşarı ile Genelkurmay ikinci başkanının katıldığı toplantıda, sızan konuşmaları öğrendikten sonra akla gelmez mi
Acaba bizimkiler, Esad’a karşı bir askeri müdahalenin zeminini hazırlamak için, kimyasal gaz vermiş olabilirler mi?

***

Biraz geriye gidelim. 2012, ABD’nin Suriye’ye müdahaleyi yoğun biçimde tartıştığı yıldı.
RTE-Davutoğlu, Esad ile bütün köprüleri atmıştı, kendisine 2 ay ömür biçiliyordu. Suriye sınırına askerler kaydırılıyordu. Suriye’nin tıpkı Irak’taki gibi üçe bölünmesi tartışılıyordu. RTE-Davutoğlu Suriye’yi Türkiye’nin doğal yayılma alanı ilan ediyor ve de göğüslerine “savaş kahramanı madalyası takmak için hazırlık yapıyorlardı.
Fakat ABD’nin Ortadoğu politikası zaman içinde daha gerçekçi bir zemine oturdu, Irak’ın ve Suriye’nin parçalanmasının, hiç de Amerikan çıkarlarına uygun düşmeyeceği, bu sürecin İran’a yarayacağı, bölgenin İslami köktendincilerin üssüne dönüşeceği görüldü.
Bizimkilerin de etekleri tutuştu: Bütün politikalarını Esad’ın bir askeri müdahale ile devrileceği hesapları üzerine kurmuşlardı. Bu durumda korkulu rüyalarına dönen Esad iktidarda kalacak demekti.
ABD, askeri müdahaleyi tek şarta bağlamıştı: Esad kimyasal gaz kullanırsa...

***

Ankara, fiili olarak Suriye’deki iç savaşa zaten müdahale ediyordu. TIR’lar MİT kontrolünde silah ve cephane taşıyordu. Tape olaylarında sızdı ki bugüne kadar 20 bin TIR silah götürmüştü. Esad, RTE ve Davutoğlu’nun en büyük travmasına dönüştü. Mutlaka devrilip gitmeliydi. Derkeeeennn.. 21 Ağustos 2013 tarihinde dünya sarsıldı. Esad kimsayal gaz kullanmıştı!
Tabii bizim gazeteler “Katil Esad” diye veryansına başladı. “Gazı Esad atmıştı, iktidarını korumak için kimyasal gaz kullanmaya başlamıştı!
İşte ABD, daha önce yaptığı, “Suriye’ye Amerikan askeri müdahalesi sadece kimyasal gaz kullanımında gündeme gelir, bu bizim kırmızı çizgimizdir” açıklamasının gereğini yerine getirmeliydi ve hemen askeri müdahale yapılmalıydı, yoksa Şam’daki cani bütün halkı öldürecekti.

MİT raporu: Evet Esad attı!
Ankara derhal açıklama yaptı: Gazı Esad’ın attığı kesindi. Bizim MİT, olağanüstü bir çalışma ile iki günde hazırladığı bir raporla bunu “kanıtlıyordu”.
O kadar ayrıntı vardı ki, füzenin atılma açıları bile saptanmış, nereden fırlatıldığı bile belirtilmişti.
Rapor, RTE tarafından Putin’e bile verilmişti! Washington’aysa haydi haydi!..
Ama bi dakka! Dünya ise kimyasal gazı kimlerin attığını tartışıyordu henüz. Gazın atıldığı sırada Şam’da bulunan BM gözlemcileri hemen olay gerine gitmiş ve ilk açıklamalarında “Şam hükümeti tarafından atıldığına ilişkin bir bulguya ulaşamadık, sanmıyoruz” demişlerdi.
RTE, Davutoğlu ve medya borazanları ise yemin billah halindeydi. Hey, bu ne acele, durun hele, diyorduk o zaman!
ABD ve müttefikleri de müdahale kararı almıştı. Havadan bombalanacaktı sadece ama bizimkiler bunu yeterli bulmuyor, karadan saldırı yapılmadan sonuç alınamaz diyordu!

ABD neden müdahale etmedi?
Ama ABD bir türlü harekete geçmiyordu, neden? Hersch açıklıyor: “Harekâttan iki gün önce Obama yönetimini vazgeçiren şey, saldırının arkasında Esad rejiminin değil, rejime karşı savaşan El Kaideci El Nusra Cephesi’nin, daha önemlisi de Türkiye’nin bulunduğunun anlaşılmasıydı.”
Hatta bir Amerikalı yetkili şöyle bile demiş: Türkiye hükümetinden bazılarının, Suriye içinde bir kimyasal saldırıyla Obama’yı kırmızı çizgi vaadini yerine getirmeye zorlayacağına inandığını biliyorduk.”
Derken bu yılın ocak başlarında dünyanın bir numaralı teknoloji üniversitesi olan MİT raporu açıkladı: Guta’daki kimyasal saldırısını muhalif gruplar yaptı. Kimyasalı atan füzelerin en çok 2 km. menzili vardı ve ancak Esad düşmanı muhaliflerin bölgesinden fırlatılabilirdi!
Bu süreçte, Esad temize çıkmıştı, üstelik kimyasal gazların kontrolünü Birleşmiş Milletler’e vermişti, gazlar imha ediliyordu. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin, Esad’ın işbirliğinin övgüyü hak ettiğini söylemesi, RTE ve Davutoğlu’nu tamamen devre dışı bırakıyordu. Artık ortada, ABD’yi Suriye savaşına sürmek isteyen veya Sen yapmazsan bana izin ver ben oraya gireyim diyen bir Ankara vardı ve bütün işbirlikleri yatmıştı. Beyaz Saray’ın RTE’yi silişi Suriye ile oldu.
Peki, bu kimyasal gazı nereden edinmişti El Kaideciler?
Döndük başa, yani Hersch’in yazdıklarına: 21 Ağustos 2013’te Şam’ın doğusundaki Guta banliyösünde meydana gelen kimyasal silah saldırısı, ABD’yi Suriye’ye karşı savaşa sürüklemek amacıyla Türkiye tarafından El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’ne yaptırıldı.”
İnternet haber sitesi Diken’le yaptığı söyleşide şöyle diyecekti: “MİT planladı, jandarma sınıra kadar taşıdı.”

***

Bunu Hersch söylüyor tabii. Kaynaklarının da kuvvetli olduğunu belirtiyor.
Beyaz Saray kısmen yalanlıyor. Belli ki Ankara ile bağlarını koparmak niyetinde değil. Hele ki RTE yerel seçimden galibiyetle çıkmışken.
Eğer doğruysa Hersch (biliyorum şüphe etmeyenler çok!), Obama’nın elinde, Ankara’nın boğazına doladığı kalın bir ip var demektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları