Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

15 Temmuz’u kim ya da ne önledi?

19 Ağustos 2016 Cuma

AKP iktidarının müthiş bir “algı operasyonu” uzmanı olduğunu biliyoruz:
Bir yandan Erdoğan, her an her yerde olan sesi ve görüntüsüyle...
Öte yandan AKP’nin yönetici kadroları ve yandaş gazeteciler, televizyoncular...
Olayları, süreçleri ve hatta tarihi, olduğu gibi değil, kendi algıladıkları, yorumladıkları, daha doğrusu olmasını istedikleri gibi yansıtıyorlar.

***

“15 Temmuz kalkışmasını” kim ya da ne önledi?
Halk mı?
Medya mı?
Yıldırım mı?
Erdoğan mı?
Meclis mi?
Muhalefet partileri mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri mi?
Polis mi?
AKP’li seçmenler mi?
Kalkışmacıların güçsüzlükleri ve beceriksizlikleri mi?
Demokrasi inancı mı?
Meşruiyet duygusu mu?

***

Olaylar ve süreç zaten herkesin gözü önünde yaşandı... Ayrıca o gece olup bitenler ve kalkışmacıların ifadeleri de medyaya bütün ayrıntılarıyla yansıdı...
Bu açıdan artık, çok kaba hatlarıyla da olsa, bir değerlendirme yapmak olanağımız var!

***

Önce herkesin gördüğü ve yorumladığı bir garipliği belirteyim; oradan asıl iki stratejik nedene geçeceğim:
Kalkışmayı” daha baştan başarısız kılan, önleyen, en önemli eylem, ilk harekât olarak gecenin saat 10’unda, herkes ayaktayken, Boğaz Köprüsü’nün tek yönlü trafiğe kapatılması ve bütün ülkeye “askeri darbe oluyor” diye medya yoluyla alarm verilmesidir!
Peki, bugün artık bir ilkokul öğrencisinin bile olayın “ciddiyetsizliği” ve “beceriksizliği” için kanıt olarak öne sürdüğü bu eylem, yani kalkışmacıları başarısızlığa mahkûm eden bu harekât, bütün ülkeye “askeri darbe oluyor” mesajını niçin erkenden vermiştir?

***

Gerek Genelkurmay’da, gerekse öteki askeri karargâhlarda olup bitenlerden, kamuoyuna tümüyle yansıyan olaylardan, ilişkilerden, etkileşimlerden şunu anlıyoruz:
“Kalkışmacılar”, böyle bir harekât başlayınca, AKP’yi ve Erdoğan’ı otoriterleşmekle eleştiren sivil ve asker kesimlerin, darbe girişimine destek verecekleri gibi bir hayale kapılmışlar...
Ve her hayalperest eylemci gibi yanılmışlardır!

***

“Kalkışmacıların” yanıldıkları nokta çok açıktır:
AKP’yi ve Erdoğan’ı otoriterleşmekle eleştiren geniş muhalif kesimler, bu eleştirilerini “Demokrasiye inandıkları” için yaptıklarından dolayı, tümüyle Demokrasiye aykırı olan “gayri meşru” bir askeri darbeye elbette destek vermezlerdi; nitekim de vermemişlerdir!
Erdoğan ve AKP taraftarlarının yanında, gerek medyanın ve sosyal medyanın, gerekse muhalefet partilerinin ve geniş muhalif kesimlerin, bu askeri “kalkışmaya” karşı çıkmasının altında birinci stratejik neden olarak “demokrasiye olan inanç” ve ikinci stratejik neden olarak “meşruiyet” duygusu yatmaktadır.

***

Aynı gerçek, kalkışmayı asıl önleyen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana gövdesi ve komuta kademesi için de geçerlidir. (Kalkışmayı asıl önleyen vurucu öğe, hiç kuşkusuz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana gövdesinin ve komuta kademesinin buna karşı koymasıydı. Yoksa... Allah korusun!)
Artık iyice anlaşılmıştır ki, “kalkışmacılar”, komuta kademesini ve ana gövdeyi harekât başladıktan sonra ikna etmeye çalışmışlar ve başarısız olmuşlardır:
Çünkü “demokrasiye inanç” ve “meşruiyet duygusu” olarak iki stratejik neden, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinde ve ana gövdesinde de egemen olan duygu ve düşüncelerdir.

***

“15 Temmuz kalkışmasını”, Erdoğan ve AKP taraftarlarında olduğu kadar muhaliflerinde de egemen olan, “meşruiyet duygusu” ve “Demokrasi inancı” engellemiştir. (Elbette “kör inançlı” istisnalar da vardır. Ama onların varlığı bu gerçeği değiştirmez.)
Şimdi beklenti, AKP iktidarının toplumdaki bu “Demokrasi inancını” ve “meşruiyet duygusunu” iyi değerlendirmesi, iyi kullanmasıdır:
15 Temmuz kalkışmasını bahane ederek, antidemokratik yollara, gayri meşru yöntemlere başvurmamalı...
Demokratik ve Laik Sosyal Hukuk Devleti kavramını tahrip etmemelidir.
Yoksa önümüzdeki sorunların çözülmesi çok zorlaşır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları