Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Avrupa ile ‘Gerçek Yılı’
Çırağan’da dün “Türkiye-AB” üzerindeki son raporunu açıklayan Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun söylediği özetle şu:
“2014, iki taraf için de bir ‘gerçek saati’ olmaya mahkûmdur. Avrupa’nın giderek sağa kayan (AP) seçim ortamı bir yandan, seçim yılı içindeki Türkiye’nin raydan çıkması beri yandan… pamuk ipliğine bağlı ilişkiler bu gidişle çürüyecek. Bu çürümenin önüne geçmek için ileriye doğru adımlar atmak zorundayız. En makul adımlar da, ‘yargı ve temel haklar’ı içeren 23. başlık, ‘adalet, özgürlük, güvenlik’ konularını ilgilendiren 24. başlık, ‘dış, güvenlik, savunma politikalarını’ kapsayan 31. başlık ve ‘enerji’ başlıklarını açmaktır!”
Bağımsız Türkiye Komisyonu da kim?.. diyecek olursanız…
Bundan on yıl önce, Türkiye’yi müzakerelere götüren süreçte Nobel Barış Ödülü sahibi eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari başkanlığında kurulan ve içinde eski İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, eski İtalya Dışişleri Bakanı Emma Bonino, eski Fransa Başbakanı Michel Rocard, eski Hollanda Dışişleri Bakanı Hans van den Broek, eski İspanya Dışişleri Bakanı Marcelino Oreja gibi görmüş geçirmiş çok deneyimli politikacılar barındıran “Komisyon”, “Türkiye’nin AB üyeliğinin” başlangıcından beri hep destekçisi olmuştu...
Ancak ilişkilerin üyeliğe doğru seyretmek yerine fiili biçimde “askıya alınması” üzerine, işte bu raporu yayımladı.
2004’te epey ses getiren ve müzakereleri destekleyen ilk raporun ardından; 2009’da “Kısırdöngüyü Kırmak” adlı ikinci bir rapora imza atan “Bağımsız Akiller Komisyonu”; dün de hazırladığı son rapor “Avrupa’da Türkiye: Değişimin Kaçınılmazlığı” adındaki çalışmasını sundu.
‘Süreci canlandırma çağrısı!’
“Değişimin Kaçınılmazlığı” dendiğinde… “felç durumunu” aşmanın kaçınılmazlığı, bunun yolları tartışılıyor.
“Yaşadığımız türbülans ortamında, istikrarlı, demokratik, müreffeh Türkiye, Türkiye ve AB’nin yararınadır” diyen rapor ekliyor:
“Türkiye’ye demokratikleşme sürecini yeniden başlatmasını ve siyasi sorunlarını aşması çağrısında bulunuyoruz. Katılım sürecinin inandırıcı şekilde yeniden canlandırılmasının Türkiye’nin iç çatlaklarını giderebilmesine ve siyasi reformları hızlandırabilmesine destek vereceğine kuvvetle inanıyoruz!”
Varılan “yabancılaşma”da Türkiye ve Avrupa’nın sorumluluklarına değinen rapor; payımıza düşen savrulmaları şöyle sıralıyor:
1. 2005 Ankara Protokolü’yle verilen hukuki taahhüde karşın; Kıbrıs Rum gemi/ uçaklarına… limanların açılmaması…
2. AKP’nin 2007 sonrasında sürece daha az önem vermesi; Başbakan’ın AKP kongresinde AB’ye atıf yapmaması; yerine Şanghay İşbirliği Örgütü’ne talip olması!
“Siyasi Reformlar” kısmında Türkiye-AB çıpasının gevşemesine tüm ayrıntılarıyla odaklanan rapor, ayrıca burada “ifade-basın özgürlüklerindeki şiddetli gerileme, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti, güçler ayrılığı, vaat edildiği halde yapılmayan Alevi cemaati ile ilgili reformlardaki U-dönüşlere” gönderme yapıyor.
Artan kutuplaşmaları birinci dereceden… “AB çıpasının gevşemesine” bağlayan rapor, raportör Nathalie Tocci’nin ifadesiyle; “AB şemsiyesiyle bir araya gelen kesimlerin, şemsiyenin yitirilmesiyle çözülmesine” dikkat çekiyor.
Raporun bu konudaki sözleri şöyle: “İnandırıcı bir AB katılım sürecinin eksikliği (iç kutuplaşmada) son derecede zararlı olmuştur. AB Türkiye’de farklı siyasi ve toplumsal güçlerin sığınabileceği bir şemsiye olmaktan çıkmıştır. Bunun sonucu olarak Türkiye farklı siyasi güçler ve hükümet ile sivil toplumun önemli kesimleri arasında şiddetli kutuplaşmanın yaşandığı bir dönemden geçmektedir. Sivil anayasa üzerinde anlaşmaya varılmaması, Gezi Parkı’nın tetiklediği gösteriler, AKP hükümetini konu alan yolsuzluk skandalları bu kutuplaşmanın en belirgin işaretleridir.”
Ukrayna alarmı
İyi de… Raporun da tespit ettiği üzere ilişkiler taa 2007’den beri, baş aşağı yuvarlanıyor. Akıllar şimdi mi başa geldi? Yeni ivme arayışı nereden çıkıyor? “Eniştem beni niye öptü” sorusuna gelince…
Sorunun yanıtı; Suriye ve Ukrayna’da yaşanan jeo-stratejik depremlerin uzantısında yatıyor…
AB öncelikle Türkiye ile bir “dış politika uyumu” arayışında…
Ama müzakerelerde canlanma olmadan bu uyumun olamayacağının herkes farkında.
Brüksel’e, Ankara’ya benzer bir “tampon bölge formülü” ile çıpalanmak istenen Ukrayna’nın süreçte patlaması “Bağımsız Komisyon üyeleri”ni de ürkütmüş….
Raportör Tocci; “Ukrayna krizi, (Ukrayna ile olan ilişkiye verilen ve imtiyazlı ortaklığın bir diğer tanımı olan) ‘komşuluk politikasının’ hezimet olduğunu gösterdi” diyerek ekliyor: “‘Komşuluk politikası’ ve ‘imtiyazlı ortaklık’la aynı şey olan ‘layt/hafif genişleme’ tarzı bir genişleme olamayacağını anladık. Değişim kaçınılmaz…”
“Değişimin kaçınılmazlığı”na atıf yaparken ne var ki bir “paradigma değişikliğini” gündeme getirmiyor “Bağımsız Komisyon”.
Birkaç yeni başlık açmakla ne kadar mesafe alınır?.. Bu tabii çok büyük bir soru işareti.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!