Hikmet Çetinkaya

Darbeye karşı demokrasi...

26 Temmuz 2016 Salı

Aradan 10 -11 gün geçmesine karşın o kanlı, karanlık 15 Temmuz gecesi gözlerimin önünden gitmiyor...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yuvalanmış bir cuntanın darbe girişimi, tankların altına yatılarak püskürtüldü.
Hainler halkımızın üzerine ateş açtı, TBMM’yi öteki kamu kurum ve kuruluşlarını bombaladı.
Elbet bu hain saldırının önlenmesi tarihe kırılma noktası olarak geçecek Özgür Mumcu’nun deyişiyle.
Yıllarca FETÖ’yü yani Fethullahçı yapının devletin olanaklarını kullanıp, gelmiş geçmiş siyasi iktidarların desteğini alarak, devletin en duyarlı kurumlarında nasıl örgütlendiklerini anlatmaya çalıştık.
Neydi bu kurumlar:
Milli Eğitim, yargı, polis, Türk Silahlı Kuvvetleri, istihbarat...
1971 yılından beri bu amaçla ayakta kaldılar...
Fethullah Gülen, 12 Mart’ta gözaltına alındı 15 gün ve ardından serbest bırakıldı...
12 Eylül darbesinde Kenan Evren ve arkadaşlarının yanında oldu, 1982 Anayasa halkoylamasını destekleme kararı verdi.
O tarihe dek Mehmet Kutlular’ın Yeni Asya kolunda olan bir nurcuydu. Yeni Asya grubundan ayrıldı.1982 Anayasası için “Beyaz oy verin” kampanyasına katıldı.
Anlaşmayı yüz kez yazdım, açıklama yapılmadı o günden bu yana...
Yazıyorum:
Asker bana ve TSK’deki müritlerime dokunmasın!
Dokunmadılar...

***

Halkın, darbe karşıtı askerimizin, polisimizin karşı koyuşuyla darbe girişimi püskürtülürken yaşadığımız acı yılları unutmayıp ders çıkarmamız gerekir.
Yıllarca süren siyasi davalarla ordumuzun komuta kademesini FETÖ altüst etti, medyaya adamlarını yerleştirdi, Fethullahçı yapılanmayı yazanlar yargı yoluyla cezalandırıldı...
Turgut Özal ve ondan sonra gelen tüm iktidarlar döneminde siyasetçilerle çok sıkı ilişkiler kurmayı başardı Fethullah Gülen...
80’li yılların ortalarında yargıda ve Milli Eğitim’de, poliste örgütlenmeyi hızlandırırken askeri okullara müritlerini yerleştirmeye başladı...
Açık açık söylemekte yarar var:
Fethullah Gülen’e mesafeli duran, onun tek amacının devleti ele geçirmek olduğunu öne süren siyasetçi, Necmettin Erbakan’dan başkası değildir...
28 Şubat sürecinde Fethullahçıların kılına bile dokunulmadı.
Fethullah’ın bir numaralı adamı Genelkurmay’a gidip Türkiye’deki okullarının tüm anahtarlarını askere teslim etmek istedi.
ABD’ye gitmesini dönemin iktidarı sağladı. Çünkü tüm liderlerle olduğu gibi o yıllar Başbakan olan Bülent Ecevit ve DSP’yle arası çok iyi durumdaydı...
O tarihte FETÖ imparatorluğu çoktan kurulmuş, Orta Asya cumhuriyetlerinde okullar açılmış, holding patronlarıyla sıkı ilişkiye girilmiş, “himmet” adı verilen para toplama zirve yapmıştı.
Kimse inanmıyordu FETÖ’nün tek derdinin askeri darbeyle devleti ele geçirip, Cumhuriyetimizi yıkmak olduğuna...
Halkımız direndi, polisimiz, darbe karşıtı subaylar, astsubaylar, askerlerimiz, sesi kısılmak istenen medyamız.
Onlara teşekkür borcumuz var!

***

O açılan siyasi kumpas davaları aslında bugünlerin habercisiydi...
TSK’yi hallaç pamuğu gibi atan, onları itibarsızlaştıran FETÖ’nün devleti ele geçirmek için her yolu denediğini yazan gazetecileri mahkemelerde süründüren, bazılarını tutuklattıran bu hareketin içinde olan polisler, savcılar ve yargıçlardı.
Yazılan yazılar, demeçler, FETÖ’ye destek veren siyasal erk...
Bunların tümünün bir özeleştiri yapması gerekir...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, kuvvet komutanlarının en yakınına değin sızmaları nasıl oldu?
Derin bir istihbarat açığı olmasından...
Darbeye karşı demokrasi!
Demokrasi nöbetine devam!
İnancınız, kimliğiniz, siyasi tercihiniz ne olursa olsun...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları