Asıl Rusya için ‘Allah’ın lütfu’ (1)

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Türkiye’nin iç savaşın eşiğinden döndüğü darbe girişiminde asıl “Allah’ın lütfu” Rusya’ya... Artık Türkiye’nin dış politikada olası yönelimlerinin bize, bölgemize ve dünyaya etkileri olacak. Bu yüzden küresel denklemi doğru anlamalı...

***

Türkiye’yi “öfkeyle kalkan zararla oturur” deyişini göz ardı ederek yöneten siyasal İslamcılar; memlekette görülmemiş kutuplaşma yaratırken dış politikayı öyle yüzlerine gözlerine bulaştırdılar ki... Tam “paçadan yakalanmak” tabirine denk düşer.
Artık Batı ile ilişkiler alenen “sallantıda”. ABD ile “çuval krizi” hariç son 30 yılda ilk kez bu denli gerilim yüklüyüz. Washington, Fethullah Gülen’i iade veya başka bir ülkeye sınır dışı etmezse, durum kolay düzelecek görünmüyor. Fakat bu da Amerika’nın “başkalarının muhaliflerine sığınak olma” politikasına aykırı.
AB üyeliği içinse “başka bahara” desek yeridir. Darbe girişimi sonrası binlerce insan içeri alındı. Soruşturmaların tıpkı Ergenekon ve Balyoz’daki gibi masumiyet karinesi dikkate alınmadan yürütüleceği anlaşılırken, idam cezası gerilimi katlıyor. Tabii kendi dertlerine düşmüş AB’nin Türkiye’ye etkisi artık tartışmalı.

***

Büyük resimde ise Transatlantik İttifakı’nda. Britanya’nın Brexit kararı ittifakı sarstı. Nereye evrileceği meçhul. Diğer AB üyelerinin aynı yolu izlemeyeceğinin garantisi yok. Yetmezmiş gibi Amerika ayağı sıkıntı yüklü. 8 Kasım’daki başkanlık seçimini “sıra dışı” Donald Trump kazanırsa, nasıl “dizginleneceği” belirsiz. İşte “kurumsal yapıyı” irkilten Trump’ın son çıkışı işin tuzu biberi.
Trump, geçen hafta NYT ile söyleşisinde “Baltık ülkeleri Rus saldırısına uğrarsa ne yapacağı” sorulunca “Müttefiklerin kendilerine karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerine bakarak karar vereceğini” söyledi. Bu NATO Anlaşması’nın “birimize yapılmış saldırı hepimize yapılmıştır” şiarlı 5. maddesine aykırı. Trump’ın Putin ile iyi geçinme tutumu akıldayken, alarm zilleri çaldırmaya yetti. ABD içinden, NATO ve Avrupa’dan art arda tepki geldi.

***

NATO son Varşova zirvesinde “caydırıcılık” ifadesi eşliğinde “Soğuk Savaş” retoriğini canlandırdı. Doğu Avrupa’ya yığınak yapıyor, nükleer anlaşmaya rağmen “İran tehdidi” gerekçesiyle füze kalkanı aktive ediliyor. Gözler Karadeniz’de.
Buna karşın Rusya, Suriye üzerinden Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’e yerleşti. En son WSJ’de hayretler içinde okuduk. Ruslar, Hava-Uzay Kuvvetleri uçaklarıyla16 Haziran’da Ürdün sınırındaki gizli ABD-Britanya üssünü, özel kuvvetler çıktıktan hemen sonra “cihatçı üssü zannederek” vuruvermiş. Koordinasyon eksikliğinin sonucu! Rusların çok zeki hamleler yaptığına şüphe yok. John Kerry’nin 1415 Temmuz’da Moskova’ya gidip Suriye’de yeni işbirliği önerisi sunma sebebi artık daha anlaşılır.
Artık Karadeniz ayağı daha önemli. Epeydir Montrö’ye aykırı olarak NATO’nun Karadeniz’de “kalıcılaşması” konuşulurken, darbe girişimi sonrası Türkiye’nin “Rusya’yı çevreleme” stratejisine katılması çok zor. Erdoğan’ı ilk arayanın Putin olması boşuna değil. İran Dışişleri Bakanı Zarif’in sabahın körü tweet atıp darbeye karşı çıkması da öyle...

***

ABD açısından mesele ne salt Türkiye, ne IŞİD, ne Ortadoğu. Rusya-Çin aksına karşı Batı’nın küresel duruşu. Ve ABD’nin “dış politika dehası” Zbigniej Brzezinski’nin tıpkı “Büyük Satranç Tahtası” gibi 2008’de Obama başkan olmadan yazdığı “Küresel Siyasi Uyanış”ı çökmekte. Brzezinski’nin şimdiki ikazı, Rusya ve Çin ile savaşa girerlerse yenilip belirleyiciliklerini yitirecekleri ve iki güçten birisini saflarına çekmek gereği...
Zemin haddinden fazla kaygan. Bizim asıl sorunumuz ise Türkiye’nin yönü. Peki ya Rusya/İran hattında hizalanmak bedava mı? Artık yerim kalmadı, o da çarşamba yazısına...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları