Hayrı görülesi bir darbe

17 Temmuz 2016 Pazar

Darbe girişiminin böyle saçma olanını ne gördük, ne yaşadık!
Tek ve nihai hedef Recep Tayyip Erdoğan olsaydı...
Gözünü kan bürümüş bir gücün emrindeki F-16’lar, onun geleceği geceyi bekler ve TBMM’yi değil AkSaray’ı bombalarlardı...

***

Ordular gelenekleriyle varolurlar:
- Darbeler de sabaha karşı yapılmasıyla bilinir!
Böyle yatsıyı bile beklemeden yapılanı görülmüş bir şey değildi.
Nitekim yapamadılar!
Ezan yerine miranelerden sokağa çıkın çağrısı yapıldı!
Darbelerde âdet önce cumhurbaşkanı, başbakan, bakanların kapılarını tutmaktır.
Bunlar İstanbul’da köprü başlarını tuttular!
En etkin “şov” yeri burası. “Yurtta Sulh Konseyi”miz neyi yutturmak istediyse hedefi tutturamadı.
Önce sergiledikleri kanlı ve kasti “yanlışlar”, sonra da Cumhurbaşkanı ile Başbakan’’ın soğukkanlı tutumu sayesinde darbe ellerinde patladı.
Ama yeterince kan dökmeyi de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne fazlasıyla zarar vermeyi de başardılar:
Hiçbir darbede şöyle bir uyarı duyulmamıştı:
“Sokakta silahlı- üniformalı asker görürseniz, Alo 155 Polis İmdat’ı arayın!”
Hedef, asıl ağır misyonu PKK ile savaşmak olan ordunun içine nifak sokmaksa ve sokaktaki Mehmetçiki “makul şüpheli” yapmak idiyse bu başarılmıştır.
TSK’nin süngüsü düşürülmüştür!

***

Ama her şeye rağmen “şerdeki hayır” bu saçma darbe sayesinde misli ile tecelli etmiştir:
Demokrasi sokağa inmiştir.
Binali Yıldırım’ın bizzat ilan ettiği “içeride de barış”a doğru ciddi bir adım atılması sağlanmıştır.
Tanklar, yerlerde sürüklenenler, kelepçelenen askerler, rehin alınmış komutan haberleri bombalanan parlamento görüntüleriyle bir Ortadoğu ülkesi gibiydik.
Ama ardından demokrasiye bizzat vatandaşın sahip çıkmasıyla gerçek bir Batı Avrupa ülkesi manzarası sergiledik.

***

AKP iktidara “darbe” yakınmalarıyla geldi. 14 yıldır da bundan vazgeçmedi.
Bunun bir taktikten çok bir “bilgi”ye dayandığı anlaşılıyor.
Muhafız alayı ile iç içe olan Çankaya’dan taşınıp kendisine özel saray yaptırmasını hep eleştirdik.
İstiklal Savaşı’nın çekirdeğini oluşturan Meclis Muhafız Taburu’nu TBMM’den taburcu etmesini ve yerini polise bırakmasını da kınamıştık.
Saray’ın güvenliğini askere değil de “özel kuvvetler”e teslim etmesini de öyle.
Tüm bunları “itibar - gösteriş” için değil belli ki, bir “bilgi”ye dayanarak yapıyormuş.
Yoksa, F-16’lara, Skorsky’ler gerek olmadan darbeye uykusunda maruz kalacaktı!

***

AKP iktidarını ilk aylarından itibaren darbe haberleri eksik olmadı.
Hatta “Hoca” lakaplı Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, 27 Mayıs 2003 günü şu demeci vermişti:
“Darbe lafından nefret ediyorum. Rahatsızlık TSK’nin tümünde. İRTİCAİ kadrolaşma ile ilgili kaygılar artarak sürmektedir.”

***

De Gaulle’ün “Politika ve Üniforma” adlı kitabı şöyle başlıyor: “Dünya durdukça birlikte uygun adım yürüyecekler. Devlet adamının kazandığı hiçbir zafer ulusal savunmanın ışığından yoksun değildir.”

***

“Başkomutan” olduğunu her vesileyle anımsatan Erdoğan bir anlamda “zafer” kazandı.
Ama dileyelim “uygun adım” yürüsün. Ama tek başına yürümeye kalkmasın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları