Hikmet Çetinkaya

Açın gözlerinizi açın...

09 Temmuz 2016 Cumartesi

Kendi acılarımızı bile paylaşamadığımız, hüzünler topladığımız bir dönemden geçerken, çocuklarımız ölüyor öldürülüyor...
Terör terördür!
PKK, IŞİD ya da herhangi birisi...
Katliamların gölgesinde yaşamak, akan kanı seyretmek, ölümlerle yatıp ölümlerle kalkmak.
Suçluluk duygusunu unutmuş, yaşamın akışı içinde kaybolup gitmişiz her birimiz... Ne yazık ki haberimiz bile yok!
Ölülerin tümü bizim çocuklarımız...
O zaman utanç duymalıyız!
Asla utanç duymuyoruz, yüreğimizden bir şeyler kopmuyor...
O zaman şu soruyu soralım hep birlikte, gelin yüzleşelim:
Bu topraklar kardeş kanına daha doymadı mı?
Cihatçı örgüt IŞİD, Gaziantep’i mesken tutmuş, internet üzerinden bağlantı kurmuş...
Suriye ve Irak’ta gücü giderek gerilerken, bu kez dünyaya yayılmış varlığını sürdürmek için...
Tüm bunlar olurken ara tatillerin dokuz günlük dinlenceye dönüştürülmesini de ekleyince insan nasıl bir ruh haline dönüşür...
Bir yanda kaygılar, öte yanda ölüm haberleri, zamanın eşiğinde bırakır bireyi.
Emekten, insan haklarından, hukuk devleti düzenlerinden payını alamamış bir toplumda kaygı bir bulut gibidir, gelir ve geçer...
Oysa birey bunları düşünmek zorundadır çocuklarımızın yarınları için.
Baskıya, şiddete, hukuksuzluğa karşı çıkıp evrensel hukuku, adalette eşitlik ve dürüstlük ilkesini hayata geçirmek için uğraş vermelidir.
Otoriter İslamcılık, terör, hukukun çiğnenmesi zamanın eşiğinde kaldıkça, emekçiler demokratik haklarını kullanıp örgütlenmedikçe baskı giderek artar...

***

İnsan haklarına, hukuk devletine, demokratik örgütlenmelere karşı çıkanlar, dini devreye sokarlar, “dinsizler, komünistler inananların, Müslümanların haklarını yiyorlar” diye şiddeti dillendirip tetikçilik yaparlar.
Biz bunları geçmişte yaşadık...
Sivas katliamında gördük, öncesinde Kahramanmaraş ve Çorum’da tanık olduğumuz gibi...
Nice faili meçhul cinayetlerde aydınlarımızı, yazarlarımızı, emekçilerimizi, gençlerimizi yitirdik.
Örgütlü hak arama yasağını, baskıcı askeri rejimlerde yaşadık.
Yasaklı düzenlere geçişte tüm bunlar bir araç oldu darbeci generaller için.
Zamanın ruhu böyle gerektiriyordu o yıllar...
Önce askeri darbeler oldu, ardından dinci, ırkçı, mezhepçi sivil darbe yönetimlerini iktidara getirmenin yolları bulundu.
12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat...
Solun üzerinden silindirle geçildi, ırkçı- İslamcı cephenin önü açıldı...
Amaç, çatışmacı-ayrımcı bir siyasal sistemi hayata geçirmek, laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinin çanına ot tıkamaktı.
Bir yandan otoriter bir sistemi hayata geçirmek, öte yandan köktendinci terör örgütlerine göz kırpmak...
IŞİD nasıl büyüdü, Ortadoğu’yu nasıl tutsak aldı, tüm dünyaya nasıl yayıldı, sorularına yanıt burada yatıyor...
Kimi İslam ülkelerince beslendi, korunup kollandı...
Türkiye’nin pek çok kentinde hücre yapılanmasına gitti...

***

Son iki yılda yaşananlara baktığımızda, İslam dünyasının köktendinci terör konusunda ne yapması gerektiğini hâlâ oturup tartışmadığını görüyoruz.
Bu görüntü gerçekten hazin bir durumdur...
İki yıldır “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyenler IŞİD’in nasıl bir bela olduğunu son kanlı saldırılarıyla anlamışlardır.
IŞİD, Bağdat’ta Şiileri katlederken, Kobani’yi, Necef’i, Paris’i, Ankara’yı, İstanbul’u kana bularken ve Medine, Kahire, Beyrut, Erbil’de.. katiller sürüsünü sorgulamalıdır.
Herkesten çok Müslümanlara zarar veren bir terör örgütü var karşımızda ey İslam Dünyası...
IŞİD vahşeti artık İslamın en duyarlı damarlarına basıyor, kutsal yerlerde katliam yapıyor...
Bu gerçeği görün...
Gözlerinizi açın...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları