Teşrif eden Suriyeliler

26 Haziran 2016 Pazar

“Torpil” toplumsal bir realite..
Hukukun, sosyal adaletin, fırsat eşitliği çarpıklığının bir sonucu.
Barış diline aykırı kaçtığından olmalı, danışmanları politikacılara “torpil” değil, “kimsesizlerin kimsesi olmayı” öğütlüyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı’nda danışman zibil gibi.
Adına tweet atanlardan iftara çağrılacak “artist listesi” hazırlayana dek sürü sepet danışman. Kavram ve slogan da üretiyorlar. Mizansen önerenler de var elbette. Kucağında Suriyeli bir çocuk ve boynu bükük ana babasının ortasında poz bile verdirmiş ve şu tweet’i attırmışlardı:
“Kimsesizlerin kimsesi olmak bizim için şereftir!”

***

Vefa Lisesi orta 1’den arkadaşım Kamil kimsesiz falan değil. Arkasında İskenderpaşa’dan tanıdığı Tayyip Bey’den Abdullah Gül’e dek sayısız parti ricali var. Bir ara yazmıştık.
Ama hiçbiri Kamil’in ne uğradığı tedaviye bağlı mali mağduriyeti önlemeye yetti, ne de oğluna yapılan adli yanlışı düzelttirmeye...
Devlette makam yükseldikçe kimsesizlerin kimsesi olma iddiası yetişkinlere verilen bir emzikten ibaret kalıyor.
Kamil ağır bir hastalığa yakalanmıştı Cerrahpaşa’da ve Çapa’da ameliyata cesaret edilemedi. İzmir Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi’ne gitmesi tavsiye edildi.
Bu türden karmaşık ameliyatı yapabilecek cerrah oradaydı.
SSK emeklisi Kamil’e üst üste iki ameliyat yapıldı. Üstüne kemoterapiler vs. Uygulanan tedaviyi ise SGK karşılamadı. Gerekçe mi?
“Bu tür kanserde mortalite (ölüm) çok yüksek olduğundan o tedaviye SUT’ta (Sağlıkta Uygulama Tebliği) izin verilmiyor!”
Tebliğ değiştirmeyen devlet altı ayda bir anayasa değiştiriyor.
“Belki kanser olabilir” diye sigara bırakma masraflarını karşılıyor.
Ama hazır kanser olmuş hastaya karışmam diyor!

***

6. yıl bitti hâlâ Kamil gözetim altında. Cerrah, “cerahat boşaltan” anlamına da geliyor olmalı...
Ki Kamil’in hekimi Prof. Dr. Cem Terzi’nin, cerahat odağı olacak başka toplumsal yaralara da el attığını öğrendik.
Ege’den denize açılıp AB’ye kavuşma hayaliyle gelen sığınmacıların en çok tercih ettiği ilimiz İzmir... Sokaklarında, cami avlularında, duvar diplerinde yaşamak zorunda kalmalarına bir çare üretilemedi...
Başta barınma, gıda ve “mobil sağlık ihtiyaçların” karşılanması için arkadaşlarıyla birlikte Halkların Köprüsü Derneği’ni kurmuş.
Elbette belediyeler sığınmacılara destekleyici hizmetler verseler de halen birçoğu sokaklarda, parklarda, boş arazilerde, derme çatma çadırlarda, yoksul mahallelerdeki terk edilmiş, yıkık ya da yıkılma tehlikesi olan binalarda barınmaya çalışıyor.

***

Biraz da Cumhurbaşkanı’nın telkiniyle kamu kuruluşları sığınmacılara “misafir” gözü ile bakıyor. Bu yüzden olmalı düzenli bir koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmeti de sunulması düşünülmüyor. Dernek, kısıtlı olanakları içinde bu eksiği giderme çabasında.
Gücünün yetmediği yerde İzmir milletvekili Başbakan Binali Yıldırım’ın kapısını çalsa sonuç alabilir mi?
Neden olmasın?
“Kimsesizlerin kimsesi olmak bizim için şereftir!” diyen Cumhurbaşkanı, sanırız tek başına bu kadar şerefe muhtaç değildir.
Birazını da sivil toplum kuruluşlarına, derneklere bırakmalıdır.

***

3 milyon diye yuvarladı... Tam sayı 2 milyon 743 bin 497’dir. Kaynağımız sağlam: CIA’dır. (worldfactbook Turkey 2016)
Gerçi üç eksik beş fazla hiç önemli değil.
Çünkü yine Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı üzere
“Geleneklerimizde misafir berekettir, misafir şereftir!”
“İtibardan tasarruf olmayacağını” Beştepe Sarayı’nın 1000 küsur odası vesilesi ile öğrenmiştik.
“Şerefe” bu kadar muhtaç olduğumuzu da 3 milyon Suriyelinin teşrif etmesiyle öğrendik.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024
Ey ruhumun ruhu... 3 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları