Yargı darbesi; Rusya’dan özür yolu; Toplumdaki haydutlar; Bir başyapıt

16 Haziran 2016 Perşembe

YARGI DARBESİ: Epey bir süredir iktidarın gündeminde olan, yüksek yargı kurumları Yargıtay ve Danıştay’ın bileşimlerinde değişikliği öngören yasa ile Beştepe yargının iplerini iyice ele alıyor. Daire ve görevli yargıç sayıları radikal bir şekilde düşürülüyor. Düşünün, tasarı yasalaştığında Danıştay’ın dörtte bir üyesini, yani 24 kişiyi tek başına atayacak.
Hiç şüpheniz olmasın, Yargıtay ve Danıştay’da iktidarın sevmediği tek kişi bile bırakmamak amaç. Bahane “paralelciler”, ama uygulamada, AKP ideolojisinde olmayan herkes, tabii ki demokrat, sol ve sosyal demokrat ve muhalif bilinen tüm yargıçlar tasfiye olacak... Bir ikisi süs diye bırakılır mı, bilmiyorum. “İşte bak, var” dedirtmek için...
Yargı, Cumhuriyeti tasfiye ve Tek Adam rejimini gerçekleştirmek ve “istikrarlı” kılmak için uzun süredir kullanılıyor. 2007’den bu yana! Demek ki 10 yıla yakın “siyasal yargı operasyonu” yaşıyoruz.
Son operasyon anayasayı değiştirmeye yönelik olacak. Tabii yapabilirlerse. Böylece 10 yıl içinde tüm sistemi Reis’e bağlayan sürecin tamamlanması umuluyor!
Beştepe’nin bir danışmanı, anayasadan Atatürk’ü de temizleyecekerini, sadece adını bırakacaklarını açıkladı.
Hemen hemen 3 yıldır yazdığım, RTE ile başlayan yeni bir Türkiye, yeni bir rejim, yeni bir dönem, RTE Dönemi, Atatürk Cumhuriyeti’nin yerine geçirilecek.
Umutları bu...
RUSYA’DAN ÖZÜR: Dayanamadılar, kendilerinin kurduğu ve içine yuvarlandıkları tuzaktan çıkmak için, çukurun dışında bekleyen Putin’e, uzat elini kurtar bizi buradan, dediler. Bu ilk adım. Rusya tabii ki ilişkileri düzeltmek isteyecektir. Ama düşürülen uçağın, öldürülen pilotun ve verilecek tazminatın hesabını almadan, asla.
İktidar bu yolda ilk adımını attı. Kuşkunuz olmasın, Putin’in isteklerini bir bir yerine getirecek. Öyle gizli saklı “gel şu işi çaktırmadan bitirelim” düşüncesine Rusya’dan bir yanıt alacağını sanan varsa, yanılıyor.
BİR BAŞYAPIT, HÜRREMŞAH’IN ‘CENNET KAPISI’: Doğan Kuban Hoca, bugün bayilerde satılan Herkese Bilim Teknoloji dergisindeki (Sayı 11) yazıda “Genetik yapımızdaki vahşiliği”, insanı ve bu bağlamda gangster kapitalizmini yazdı, uygarlık tanımını bu bağlamda yeniden ele aldı. Yarınki Herkese Bilim Teknoloji’de ise (sayı 12) Sivas Divriği’deki Ulu Cami’nin “Cennet Kapısı”nı anlatıyor. “Dünyanın birkaç en büyük yontusundan biri” dediği taş oyma kapının, Mona Lisa’dan bile çok daha anlamlı ve değerli olduğunu vurguluyor.
Diyor ki: Biz Leonardo’yu, Mona Lisa ve tüm Rönesans yapıtlarını biliriz, ama bizim dünya çapındaki başyapıtımızdan haberimiz yok. Mona Lisa üzerinde onlarca tez yazılmıştır. Ama Hürremşah’ın başyapıtı üzerine sıfır...
HAYDUTLARIN KURBANI: Genel bilinen, toplumlarda genetik aptalların sayısının, hemen her toplumda yüzde 2 civarında olduğudur. Mesleklerde de bu oran korunur! Siz hesap edin kaç genetik aptalımız var!
Anlı şanlı, iyi, uysal tanırsınız. Belki de işinde cevher bile olabilir! Ama, şu telefonla yönlendirilen ve hipnoza kapılmış gibi, korkudan, endişeden veya inanmaktan tüm talimatları yerine getirip malını mülkünü kaptıranları ben toplumsal dağılımda nereye koyacağımı bilemiyorum.
Ama kesin olan şu: Carlo Cipolla toplumu, ayrıştırdığı ve sınıflandırdığı yapıtında, “saflar, zekiler, haydutlar, aptallar” diye dörde ayırır; malını mülkünü kaptıranları, acaba haydutların kurbanları sınıfına mı koysak?
En iyisi o.
Çünkü bazen toplumun önemli bir bölümü veya yarısı haydutların esiri olabiliyor. Meselemiz salt mal-mülk olsa!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları