Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İdare Edeceksiniz

27 Mart 2014 Perşembe

İki gündür hastayım, öksürük, hafif ateş, nezle... Bugün yazı günüm olduğunu bile unuttum. Size güne de uyan 19 Aralık 2011 tarihli “3 Koltuk Boşalıyor – 6; Erdoğan’a Hançer?!” başlıklı yazımı tekrar sunuyorum...

***

Bir bakan Pensilvanya’ya giderek F. Gülen’e, cemaatin devlet kadrolarına yerleşmek için doymak bilmez isteklerinden şikâyetçi olmuş, ver Allah verdikçe daha fazlasını istemelerinden rahatsızlıklarını dile getirmişti.
Buradan, devlet kadrolarının cemaat tarafından yağmalandığı dışında çıkarılacak önemli bilgi, cemaat ile AKP arasındaki “bölüşüm ilişkileri”nin, AKP’yi taciz noktasına ulaştığıdır.
Her zaman yazarım, cemaat ile AKP iki ayrı (siyasi) örgüttür. Tamamen farklı iki ayrı liderliği, amaç ve hedefleri vardır. Cemaat ile AKP tarihsel bir kesitte birbirleriyle örtüştü. Cemaat, AKP kabuğu altına girdi, oradan, partinin içini, üstünü, altını, Erdoğan’ı oyma faaliyeterinde önemli bir mesafe aldı. AKP giysisi içinde herhalde bakanları da vardır, parti liderleri de.
Cemaat, örgütlü-yeminli bir güç, din tabanlı görünüşlü büyük bir toplumsal menfaat şebekesidir. Fatih Altaylı’nın F. Gülen’e yönelttiği “yani bir Mason örgütü gibi mi” sorusuna aldığı yanıt da “öyle de diyebilirsiniz..” olmuştu!
Ama aynı zamanda büyük bir siyasi örgüte dönüşmüştür cemaat. (Bknz. 12 Temmuz 2010 tarihli “Cemaat Apolitik mi?” yazım) “Mason teşkilatlanması” gibi her yere nüfuz ediyorlar ama onları katbekat aştılar. AKP içinde, toplumu dönüştürme projelerini gerçekleştiriyorlar. Bu arada tabii ki AKP’yi de.
AKP bir “kabuk”tur. Kabuk içinde bir istila hareketi vardır. İşaretler, adalet mekanizmasını önemli ölçüde cemaatin denetlediği, siyasi-operasyonel bütün işleri de (yargı, özel mahkemeler, polis) adamlarının yürüttüğü yönünde.

***

Erdoğan bunun ayırdında! Cemaat ile Erdoğan arasındaki gerilim, sandığımızdan çok fazla. Öyle ki bir bakan taaa Pensilvanya’ya gidiyor!
Bizim günlük siyaseti izleyen gazeteci yorumcularımız sanıyor ki karşımızda bütünsel bir blok var! “Onlar en sonunda anlaşırlar ve bütünleşirler” demek, bir siyasi yorum değildir. Aralarında anlaşma-uzlaşma olacaksa, bunun nasıl olacağı, belirleyici olandır!
Erdoğan ile adamlarının (B. Arınç) şüphesiz ki en barizi olan gazeteci tutuklamalarındaki işgüzarlıklar, hukuksuzluklar ve bütün davaların uzayarak işkenceye dönüşmesi konusunda rahatsızlıkları ciddidir. “Gözaltılar bizim talimatımız değil, güvenlik, Emniyet, savcılık yetkilerini kullandı, bu süreçlerin süratle neticelendirilmesi arzumuzdur”, sözleri, Erdoğan’ın rahatsızlığının dışavurumuydu ve dolaylı cemaate yüklenmeydi! Çünkü bunun bütün siyasi yükünü başbakan taşıyor. İnşa ettiği “dünya politika kariyeri”nin bunları taşıyamayacağını görüyor!
Yargılama sürecini kontrol eden cemaatin ise böyle sorumluluğu yok. Hile, hurda, sahtecilik, hukuksuzluk... bunların hepsi birer araç onlar için! Toplumu istedikleri yönde dönüştürme-değiştirmenin araçları!

***

Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve parti liderliği koltuklarının 2014’te boşalması, cemaat ile Erdoğan arasındaki gerilimi tırmandırdı ve yeni saflaşmaları erken tetikledi.
Şike Yasası’nı değiştirme sürecindeki yalpalanmalar, Erdoğan’ın çevresinin ne kadar kırılgan olduğunu ve çoğunun kendisini “satacağını” gösterdi! AKP büyük bir dalgalanma yaşadı! Hele Arınç! Özellikle Erdoğan’ın hastalığı döneminde sık pozisyon değiştirdi.
Erdoğan’a karşı, “Biz biat eden kimseler değiliz” bile dedi! Erdoğan kesin talimatını verince, özür diledi! Bu özrün de büyük bir haslet olarak değerlendirilmesi çok komikti doğrusu! Siyasi bir derin yalpalama sonucu gelen özür ancak “durumu ve pozisyonu kurtarmak” demektir!
Çünkü Erdoğan hâlâ güçlüdür ve önümüzdeki iki yıl bilinmezlikle doludur!
Bu derin yalpalanma acaba şunu da gösterdi mi: Cemaatin, Erdoğan’ın yakın çevresinden bir kısmını esir aldığını ve etkisini?
Erdoğan şunu gördü mü: Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün, günlük siyasette etkisinin kırıldığı bir “sürgün” yerine dönüştürülmek istendiğini?
Bu amaçla, Erdoğan ve çevresinden bir kesim, Gül’ün başbakanlığına oynayacaktır. Yeni saflaşmalar bu eksenda olacak. Erdoğan’ın anayasal bakımdan güçlendirdilmiş bir başkanlık rüyası, sadece bir rüya olarak gözüküyor bugün için..
Erdoğan ya teslim olacaktır, o zaman siyasi kariyerini de sonlandıracaktır ya da gücünü en azından koruyacaktır.
Bunu belirleyecek olan boşalacak 3 koltuğun nasıl ve hangi ilişkiler ve uzlaşmalar çerçevesinde doldurulacağıdır.
Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı koltuğu da siyaseten bir bilmecedir!
AKP bu koltuğu kaybedebilir; ekonomik ve toplumsal gelişmeler bunu gösterecek. Tabii bir de muhalefetin gücü!
Acaba Erdoğan, koşullar ne olursa olsun cumhurbaşkanlığına aday olur mu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları