Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İkinci cumhuriyetçiler hoş geldi!
“İkinci Cumhuriyetçiler”, “Yetmez ama ‘Evet’çiler”, demokrasi adına “Ilımlı İslam”ı pazarlayanlar, AKP’ye bel bağlayanlar, Recep Tayyip Erdoğan’ın demokratlığına inananlar, şimdi dövünüyorlar:
“Başaramadık” diye hayıflanıyorlar...
“Aldatıldık” diye günah çıkarıyorlar..
“Türkiye kaybetti” diyorlar...
Ama yanıldıklarını asla kabul etmiyorlar:
“Erdoğan değişti, bizi aldattı, eskiden böyle değildi” diyorlar!
Sanki demokrasiyi, “İstediği durakta inebileceği bir tramvaya” benzetmemiş gibi...
Sanki “Millet isterse laiklik elbette gidecek” dememiş gibi...
Sanki “İslamın ılımlısı, ılımsızı olmaz” diye uyarmamış gibi...
Sanki “Yargının ayak bağı olduğunu” açıkça söylememiş gibi...
Sanki Silivri davalarındaki haksızlık ve hukuksuzluklara “Savcısı benim” diye sahip çıkmamış gibi!
Sanki dinci-mezhepçi politikadan, demokrasi üretilebilirmiş gibi.
***
“İkinci Cumhuriyetçiliğe” sahip çıkan sözde solcular, İdris Küçükömer’in çizgisini izleyerek tarihsel ve felsefi bir yanılgıya imza atıyorlardı:
Küçükömer, İmparatorluğun batışını önlemeye çalışanlara, Batı çizgisinde değişme önerenlere, tepede oturdukları için, “Sağ”, bunlara “Şeriat isterük” diye, dinci-gelenekçi feodal yaklaşımla karşı çıkan yeniçerilere, yoksul ve kalabalık oldukları için, “Sol” diyordu.
Oysa, Osmanlı’da Batı türü bir sınıflaşma görülmediği için, ne tepede oturanlar Kapitalist, ne de aşağıda ezilenler Proleter idi; yani Batı’da geçerli olabilecek bu çözümleme Osmanlı için geçerli değildi.
Çelişki, feodal ağalık yapısına dayalı düzenin çöküşünü önlemeye çalışan yöneticilerle, din ve gelenek adına her türlü değişmeye karşı çıkan geniş “köle- köylü karışımı” “lumpenproleter öncülü” kitleler arasındaydı!
(Bu konuda mükemmel bir çözümleme, Zülal Kalkandelen’in, Cumhuriyet Kitapları arasında çıkan, “İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri” adlı çalışmasında var.)
***
Aslında Küçükömer, Türkiye’deki solun, halktan tarihsel kopukluğunun yarattığı kompleksle, sağa yanaşan, “geniş kitleleri muhafazakârlıkta kucaklayan” bir sol teori oluşturmaya çalışıyordu.
Ama Türkiye’nin kendine özgü, gecikmiş ve Cumhuriyet döneminde tepeden yönlendirilmiş sınıflaşma sürecinde bu pek de olanaklı değildi.
Bunu çok söyledik ve yazdık ama “halkla kucaklaşma kompleksi yaşayan ve bunu demagoji yapanların peşine takılarak aşmaya çalışan” solcularımızı inandıramadık...
Şimdi Erdoğan’ın yaptığı uygulamalarla, demagojik tezlerin tarihsel yanlışlığı bir kez daha kanıtlanmış bulunuyor.
***
Demokrasi cephesine kim gelirse gelsin, hoş gelir! İster
“İkinci Cumhuriyetçi”, ister “Yetmez ama ‘Evet’çi”, ister “Ilımlı İslamcı”, ister “Aldatılmış”, isterse “Kullanışlı aptal” olsun...
Çünkü, Demokrasi, kitlesel bir destek ve eylem olmadan kurulamıyor ve kurtarılamıyor!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!