Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gün ortasında karanlık
Devlet, bazı kişilerin başka bazı kişilere işkence yapması, haksız ve adaletsiz yere ıstırap çektirmesi için mi var?
Bazı kişiler, bazı koltuklarda oturuyor diye, başka bazı kişilerin kaderlerini belirlemeye, onların hayatlarını karartmaya nasıl hak görüyorlar kendilerinde?
Bize hizmet etmeleri, bizi güven içinde, mutlu ve müreffeh bir biçimde yaşatmaları için seçtiğimiz yöneticiler, atanan yargıçlar, savcılar, bize “Gün Ortasında Karanlık” yaşatmaya başlarlarsa ne olur?
O devletin, o devlet düzeninin, o rejimin ne anlamı kalır insan için?
***
25 Mart 2016 günü Çağlayan Adliyesi’nde Can Dündar ve Erdem Gül duruşması haberlerini izlerken aklıma Arthur Koestler’in “Gün Ortasında Karanlık” adlı romanı geldi.
Hapishane edebiyatının en başarılı örneklerinden biri olan bu kitapta Koestler, Stalin diktası altındaki 1930’ların Sovyetler Birliği’ni anlatır.
1984’ün yazarı George Orwell, “Gün Ortasında Karanlık” için, “Benzeri olmayan bir romandır, çünkü neredeyse hiçbir İngiliz yazar totalitarizmi içeriden görememiştir” diyor.
Sevgili okurlarım, hapsedilmemiş ve işkence görmemiş olanlar, totalitarizmi hiçbir zaman “iliklerine kadar” hissetmemişlerdir.
Koestler’in kendi deneyimlerinden esinlenerek yazdığı, bir mahpusu anlatan romanın felsefi yaklaşımı, diktatörlerin kendi doğrularını, topluma dayatmasının sorgulanması üzerine kuruludur.
***
Pınar Kür’ün güzel Türkçesiyle dilimize kazandırılan bu kitaptan şu bölümü (paragraflara bölerek) sizle paylaşmak istiyorum:
“Belki ileride, çok ileride, tarihi istatistik tabloları, anatomik kesitler aracılığıyla ögˆretilecekti. Öğretmen belli bir ülkenin halk yığınlarının belli bir dönemdeki yaşam koşullarını temsil eden cebir formülleri yazacaktı tahtaya:
‘Burada, bu tarihsel su¨recin kos¸ullarını belirleyen nesnel etkenleri go¨ru¨yorsunuz, yurttas¸lar.’
Ve cetvelini 1 Numara’nın beyninin ikinci ile üçüncü lobu arasındaki sisli gri görünüme uzatarak, ‘Burada ise, bu nesnel etkenlerin o¨znel yansıması go¨ru¨lu¨yor. Yirminci yu¨zyılın ikinci c¸eyregˆinde, Avrupa’nın dogˆusunda totaliter ilkelerin zaferine yol ac¸an is¸te bu bo¨lgedir.’
Böyle bir aşamaya varılıncaya dek politika kanlı bir gönül eğlencesi, alelade bir batıl itikat ve kara büyü olmayı sürdürecekti.”
***
Çağlayan Adliyesi’ndeki duruşma haberlerini okuduktan sonra Koestler’in yukarıdaki satırları, zihnimde şöyle iki soruya dönüştü:
“Politika, kanlı bir gönül eğlencesi, alelade bir batıl itikat ve kara büyü olmayı ne zamana kadar sürdürecek...
Ve buna destek veren insanlar bundan ne zaman utanacaklar?”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!