Hikmet Çetinkaya

Hayat Olsun, Aşk Olsun!

30 Ekim 2013 Çarşamba
Elinde çiçekli bir mendil
olsun, gül olsun, mor bir
menekşe, hayat olsun, sevgi,
kardeşlik...
Aşk olsun, dağların
yamaçlarında açan kış
çiçeklerine benzeyen.
Umut olsun şafak sökerken!
Gözlerin ışıldasın, kirpiklerin
titresin!
Sevecenliğin kuşatsın
doğayı...
Tüm meltemler, poyrazlar
hepsi birden olsun...
Hava kapansın, ansızın
yağmur yağsın, ardından
gökyüzünün mavi perdesi
sonsuzluğa açılsın!
Gece olsun kendi
sessizliğinde soluk alıp veren...
Yıldızlar olsun, barış türküleri
söyleyen.
Çocuklar olsun, gençler,
kadınlar, erkekler, sevgi
tomurcuklarını koruyan ve
seven.
Demokrasi olsun, özgürlükler!
İnsan olsun ekmeğini
bölüşen, yağmaya, talana karşı
bütünleşip direnen.
Çokuluslu altın avcılarından
hesap soran!
Sesin ağlamaklı değil,
yumuşak olsun!
Gökyüzü, çocuklar, kadınlar,
tüm insanlar baştan başa
mavi olsun denizler gibi...
Dünya açılsın önümüze...
***
Sarı çiğdemlerin açtığı
mevsimlere benzesin
yüreğimiz...
Açılan o dünyada savaş değil
barış olsun...
Yoksul halklar birbirini
boğazlamasın!
Akan kan dursun!
Barış gelsin!
Hukuk guguk olmasın,
adalette eşitlik olsun...
Hukuk devleti olsun.
Demokrasi ve özgürlükler
genişletilsin, egemenler
yoksulları ezmesin!
Kontrgerilla, Gladio, Özel
Harp infazları unutulmasın;
sahte dijital verilerle, elektronik
postalarla, birkaç telefon
görüşmesiyle insanlar
tutuklanıp zindanlara atılmasın.
Bir torbaya konulup katillerle
birlikte yargılanmasın!
13 polis kurşunuyla öldürülen
Uğur, askeri patlayıcıyla
paramparça olan Ceylan,
18 yıl önce jandarmanın
alıp götürdüğü Seyhan
unutulmasın.
18 yıl sonra
kemikleri bulunan
o Seyhan’ı öldürüp
asit kuyusuna
atan infazcılardan
hesap sorulsun...
Uludere katliamı,
Gaziantep kıyımı
unutulmasın!
Şehit anaları,
Cumartesi
Anneleri
anımsansın!
Darbecilerin
arkadaşları kim?
Ne Mustafa Balbay, ne
Tuncay Özkan, ne Prof. Dr.
Yalçın Küçük, ne Prof. Dr.
Fatih Hilmioğlu ne de Hikmet
Çiçek!
Onların silah arkadaşları!
E-muhtırayı veren de belli...
Ve dışarıda...
***
Peki, İlker Başbuğ niçin
içeride?
Darbe mi planlamış, eyleme
mi geçmiş, e-muhtıra
vermiş, ne yapmış?
Üstelik İlker Paşa’yı
Genelkurmay Başkanlığı’na
Başbakan atamış,
Cumhurbaşkanı onaylamış.
Geçmişi sık sık anımsatmak
bir gazetecinin birincil görevi...
Toplum unutkan!
O kadar!
Odatv baskını yapılmış...
Habercilikten başka bir şey
yapmayan Soner Yalçın, iki
Barış, Ahmet Şık, Nedim
Şener gözaltına alınıp
tutuklanmış.
AKP iktidarında önce Edirne,
ardından Eskişehir Emniyet
Müdürlüğü’ne atanan, üstelik
CHP’li iki belediye başkanının
makam odasına böcek
koyduğu öne sürülen Hanefi
Avcı var bir de...
Devrimci Karargâh Örgütü
sanığı...
Yargılama sürecinde
öteki sanıklar onunla birlikte
yargılanmak istemediler.
O süreci de bir başka yazıda
anlatırım....
***
Ekim ayının sonu ve ilkyazı
andıran bir günün içindeyim...
Tüm olup bitenlere karşın,
acılara, hüzünlere karşın
gülümseyerek bakıyorum göğe,
ağaçlara, insanlara, kuşlara.
Kelimeler ağlasın ama
çocuklar, analar, gençler, hiç
kimse ağlamasın.
Yüreklerimizde yumruk kadar
bir dünya olsun!
Aşk olsun, sevgi olsun!
Ve hayat Salah Birsel’in
dizelerindeki gibi olsun:
“Ben senin dişlerinle
gülüyorum daha ne/
Senin yıldızların her gece
Beethoven’li/Piyanoyu al seni
düşünmeyi tutuyor çünkü/ben
seni sevdalıyorum sen orada
kaç yıl”
Evet, elinde çiçekli bir
mendil olsun, gözlerin
ışıldasın, kirpiklerin titresin!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları