Kadın milletvekilinin
hac dönüşü, o hızla
gelip türbanıyla turuncu
koltuğa oturması...
Bu iyi bir şey...
Sevabı yanında oturana da geçer.
*
Erkek meclisidir
bizimkisi aslında...
Kadınları oraya,
kendileri “özgürlükçü”
gözüksünler diye erkekler koyarlar...
Nitekim “Kadın
milletvekili hac dönüşü
türbanı ile gelip oraya
oturursa ne olur?” diye
toplantı üzerine toplantı yapan kim?..
Erkekler...
Ve karar verdiler:
“İçtüzükte türbanla
girilmez diye bir hüküm yok...”
*
Ama “şort ile gelinmez”
diye hüküm de yok...
Diyelim ki delikli giydin...
İçtüzük “Delikli
giyilmez” demiyor...
*
O zaman sadece
başkan kürsüden:
“Sayın üye, sayın üye...
Ben de delikli moda
giyerim olmaz efendim...”
“........”
“İçtüzükte erkek üyeler
için delikli pantolon
giyilmez diye bir hüküm
olmamış olabilir... Yasak
yok diye o delik olmaz
efendim, rica ederim...”
“.......”
“Efendim rica ederim,
delik arkada olsa hadi
neyse...”
*
Döneyim...
Hac dönüşü türbanla
Meclis’e gelecek kadın
milletvekilinin laikliğe
bir zararı ziyanı da yok bence...
Çünkü; ulusal bütçeden
sekiz bakanlığın toplam
bütçesi kadar parayı
sadece Sünni mezhebini
temsil eden Diyanet İşleri
Başkanlığı’na veren bir
Meclis’in laik yanı mı var?..
Ya da daha yakın
zamanda şeriat
hükümlerini birer
Cumhuriyet kanununa
dönüştürüp medreseleri,
tekkeleri, dergâhları açan...
Türbanı devlette yasal kılan...
Ülkenin okullarını imam
okullarına dönüştüren
Meclis’in laikliği kaldı mı ki?..
*
Tek itirazım, o türbanlı
kadın mebus “Seçilen
her milletvekili, tüm
Türkiye’nin milletvekilidir”
ilkesinin dışındadır...
Sadece Sünni
mezhebinin
milletvekilidir...
İşareti kafasında...
*
Sevap mıdır?..
Sevaptır...
*
İlk seçimde salın ortaya...
Uçtu uçtu...
Yok uçmadı...
Zaten mebustur...