Hikmet Çetinkaya

Ben Bilmem TİB Bilir!..

25 Şubat 2014 Salı

Acımasızlık, iftira, belden aşağı vurmalar, hakaret, gözdağı...
Bu nasıl bir adalettir sorusunu artık hiç sormayacağım!
Kin, öç alma, nefret duyguları gün geçmiyor ki körüklenmesin, her sabah uyandığımda yeni bir haberle uyanmayayım...
Kim kimi niçin dinlemiş, devlet içinde o yapı nasıl kurulmuş, kim kimin adamıymış, ortalığa saçılan dinleme belgeleri doğru muymuş?
Bunları bilmiyoruz...
Kime inanacağız, kime güveneceğiz?
Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığı kesin!
Birileri birilerini, ötekiler başkalarını, eski ortaklarını izlemiş, böcekler konulmuş, şu olmuş bu olmuş...
Yargıya, polise, istihbarat birimlerine güven kalmamış!
Şaşırmamak elde değil!
Adaletin bu mu dünya!
Demokrasimizi, temel hak ve özgürlüklerimizi böyle mi geliştirecektik?
İnsanları yasadışı dinleyerek, teknik izlemeye alarak...
Sahte veriler, ıslak imzalar üreterek...
Beş yıl içeride tutarak; intiharlara, ölümlere seyirci kalarak...

***

O kusursuz bombardımanlar, paramparça olmuş genç bedenler, o katliamlar!
Cinayetler!
Kimin işiydi bunlar, niçin ortaya çıkarılmadı, niçin?
Bugün nedir topluma anlattığınız söyler misiniz!
Acıyı bal eylemiş ülkemin insanı!
Şimdilerde “haşhaşi, paralel devlet, örgüt, çete, casus, darbe” denilen o imzasız mektuplar, telefon dinlemeleri, şafak operasyonları, Hrant Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi katliamı...
Reyhanlı’da neler olmuştu? Onlarca can, güpegündüz sokak ortasında, caddelerde...
Patlayan bombalar!
Savcılar, HSYK falan...
Polisler!
Her şey darmadağın...
Hepsine eyvallah!
Peki şu MİT tasarısı yasalaşırsa Türkiye demokrasisi gelişmiş ülkelerde, AB’de ve hep örnek olarak verdiğiniz ABD’de nasıl karşılanacak?

***

Birileri hesap vermeli!
Kim bu birileri?
Beni, seni, gazetecileri, siyasetçileri, sanatçıları, demokratik kitle örgütlerini, sendikacıları...
Öğretmenleri, bilim insanlarını...
Kimleri dinlediler, niçin dinlediler öğrenmek istiyorum...
Dinleyen devlet içinde devlet mi, paralel devlet mi, yasadışı devlet mi?
Bunu bilmek hepimizin birer yurttaş olarak hakkı...
Kara propaganda olabilir, olmayabilir...
Gerçek olduğunu varsayalım...
Kim bizi dinledi, izledi; evimize, çalıştığımız yerlere böcek koydu?
Bundan devletin haberi var mıydı?
Emniyet’in, yargının bir çırpıda altını üstüne getirirlerken, atamalar niçin 17 Aralık 2013’ten sonra başladı?
Ülkeyi yönetenler bakan çocuklarına, kutulara, kasalara, paralara kefil olurken, savaş uçaklarının bombardımanıyla bedenleri paramparça olan kaçakçı çocuklara neden kefil olmadılar?

***

Parasız eğitim isteyen üniversiteli gençlere, zindanlarda çürüyen bilim insanlarına, suçu olmayan askerlere...
Suçsuz insanların, Cumhuriyet’e bomba atan, kanlı Danıştay saldırısını gerçekleştiren katillerle nasıl olup da aynı torbaya konulmasına göz yumdunuz?
Kendi yakınlarınıza, çocuklarınıza omuz verip onları korurken gazetecilerin, parti liderlerinin, yazarların yıllardır içerde yatmasına sessiz kaldınız?
O yoksul, kimsesiz, aç, yaşam kaynakları kaçakçılığa tutsak Uludereli gençler, çocuklar...
Suçları neydi onların, anlatır mısınız?
Bunca yıl kaçakçılığa göz yumdunuz, sonra havadan vurdunuz.
Peki askeri yargı!
Ne yaptınız açıklar mısınız?
Hep yazdım, yazacağım...
Zulüm zulümdür, şiddet de şiddet!
Adalet salt güçlünün değil, güçsüzün de yanında olmalıdır!

***

Hak!
Hukuk!
İnsanlık!
Adalet!
Bu değerler vardır ya da yoktur...
34 beden, hayat, ölüm, acı...
Koyun tümünü yan yana, bakalım ne çıkacak ortaya!
Zulmü sana yapılan olarak görüp, başkalarına yapılana izleyici kalmak değildir...
Bir de paramparça olmuş, zulümlere, işkencelere, zindanlardaki ölümlere bakacaksın...
Hayatın varoluşunu anlatacaksın.
Demek 7 bin kişinin telefonu dinlenmiş...
O zaman kim yaptıysa kulağından tutup yargıya teslim edeceksin!
Savcı “Haberim yok” diyor.
Cemaat “Ben dinlemedim” açıklaması yapıyor!
Kim dinledi?
Ben bilmem, TİB bilir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları