Casus da belli neden de

08 Aralık 2015 Salı

1. MİT’çi:
- İstasyonda siyah pardösülü bir adamla buluşacaksın. Senden silah listesini isteyecek.
2. MİT’çi:
- Listeyi ona mı vereceğim?
- Hayır! O zaten herkesten silah listesi isteyen birisi.
- Ya? -
Sen zarfı saçları usturaya vurulmamış ve gözlüklü olmayan birisine vereceksin.
- O kim ki?
- O, ben olacağım.
- Ha... Anladım.
- Neyi anladın?
- Yani sen başka kılıkta olacaksın!
- Hayır! Sersem, ben şu anda zaten başka bi kılıktayım.
- Peki, zarf silah listesi mi?
- Hayır ilaç listesi!
- Yani zarf da değişik kılıkta!

***

Elbette MİT’çilik kıl bir iş değil. Ama kılıktan kılığa girmeyi, kılıktan kılığa sokulmayı da gerektiriyor. Fıtratında ve stratejik derinliğinde bu var.
MİT, anayasaya göre, Başbakan’a bağlı. Ama konjonktüre göre bu bağ yukarı aşağı esneyebiliyor. “Casus bulma” bulunamazsa, “casus yaratma” veya “casus kılığına sokma” türünden hasımlarla yaratıcı mücadele biçimleri konjonktürün gerektirdiği hallerde bir üst makama geçiyor.

***

İstihbarat gizlilik demek.
Göstere göstere gizlemek de bir yöntemdir.
Bir pırlantayı nazar boncuklarıyla birlikte kapının üstüne asarak da gizleyebilirsiniz.
MİT mensubu konuşmaz denir. Yanlış. Çok konuşur bir şey söylemez. Veya her şeyi açıkça söyler. Ama söylemiyormuş gibi yaparak söyler.
Bir tarihte Uğur Mumcu ile birlikte MİT karargâhına davet edilmiştik. Fehmi Koru gibi birkaç gazeteci daha vardı.
Müsteşar Teoman Koman yemekte çatal kaşık sesleri arasında konuşuyordu:
Bahriye Üçok’u ölümünden kısa bir süre önce bombalı paket nasıl açılır konusunda eğitmiştik” dedi.
Çok şaşırdıydık. Amacı belli ki terörün yeni hedeflerine dikkat çekmekti.
Yeterince irkilmediğimizi görünce sözünü şöyle bağladı: “Önümüzdeki günlerde içinizden biri de hedef olabilir!” Oldu da.
Ceza ile hapis ile susturulamayan Uğur Mumcu bombayla yok edildi!

***

Malum söz ve inançtır: “Bir gazetecinin saklayabildiği tek sır vardır, o da bilmediği sırdır.” MİT Müsteşarı’nın sır vermiyormuş gibi konuşması, gazetecilerin iştahını kabartmak istemediğindendi. Ama bu meslekteki herkes iyi bilir ki, istihbaratçılar gibi gazetecinin en önemli kaynağı açık demeçler ve bunları yansıtan gazete ve gazetecilerdir.

***

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Haziran günü MİT TIR’ları ile ilgili en vurucu demecini şöyle verdiydi: “Bunları özel haber olarak yapan kişi de öyle zannediyorum ki bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu.” Açıkta bırakarak gizlemek mi istiyordu, yoksa “Kasımpaşalılığını” mı konuşturuyordu? Çok beklemek gerekmedi?.
İkincisi tecelli etti - ettirildi! Çünkü biliyordu ki, “haber yapmak” suç değildi. Anayasanın da üstünde olan AİHM kararları vardı:
(Ceylan/Türkiye 1999- Şener/Türkiye 2000- Polat/ Türkiye 1999) kararları ile TC Anayasası hükmü haline gelen medya gerçeğine göre..
“Haber SERT, SALDIRGAN ve hatta DÜŞMANCA” bile olabilirdi ve suç sayılamazdı.

***

Bu durumda haberciyi “casus kılığı”na sokmak gerekiyordu.
“Casus” nereden akıllarına geldi?
Bir başka ülkeye yüklü miktarda silah sokmak diplomatik dilde Latince deyimiyle “Casus belli” diye anılıyordu.
Türkçesiyle “Savaş nedeni”...
Cumhuriyet’e açtığı savaşın nedeni de “belli”...
“Casuslar” da.

***

Şimdi “casusları” ne ile kim ile nasıl değiştirecek o belli değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları