Hikmet Çetinkaya

Başımız dik, içimiz ezik...

08 Aralık 2015 Salı

Bir zamanlar “Kimse karşımıza Kürtlükle, Türklükle çıkmasın” diyerek, demokrasiden, eşitlikten, temel hak ve özgürlüklerden söz edenler şimdilerde, “kana kan intikam” çığlığı atıyorlar...
Milliyetçilik bir anda ivme kazanıyor, din kimliği öne çıkıyor güzel yurdumda.
Türk halkı dışındaki halkları yok saymak, dini temelde inancı öne çıkarmak, ulusal istemleri karşılar mı karşılamaz mı?
Soy bağını yurttaşlığın üzerine koyup Türk İslam Sentezi ve Kürt İslam Sentezi’ni kullanarak, inanç temelinde halkları birleştirmekle bir yere varılmayacağı gerçeğini görmeden, yaşananları doğru dürüst analiz etmek zor.
İnsancıl ve evrensel bir hukuk anlayışı rafa kaldırılmış, gazeteciler haber yaptıkları için zindana girmiş.
Can Dündar, Erdem Gül ve tutuklu tüm gazeteciler demokratik bir ülkede tutuklu yargılanabilir mi?
Can ve Erdem, MİT TIR’ları haberiyle gerçek olayı Cumhuriyet’e yazıp halkı bilgilendirmişlerdir.
Gazetecinin, basının özgürlüğü, halkın doğru haber alma hakkının güvencesidir. Gazetecinin görevi devletin çıkarını korumak değildir. Devletin çıkarını koruyacak kurumlar anayasamız tarafından belirlenmiştir.
Yine gazetecinin görevi, devleti yönetenlerin belirlediği ulusal ve uluslararası politika konularında önyargılara değil, halkın haber alma hakkına dayanır.

***

Bir yandan Neo-liberalizmin talanı öte yandan Rusya’yla bozulan ilişkiler, gerginlik ortamının ivme kazanması bizi hızla çıkmaz bir sokağa doğru götürüyor.
Güneydoğu’da terör belası, şehitlerimizin cenazeleri, kör bir çatışma, sokağa çıkma yasağı, barışçıl bir davranış sergileyen Tahir Elçi’nin Diyarbakır’da göz göre göre öldürülmesi...
Gazeteciler zindanda yazdıkları haberlerden ötürü...
Şehit cenazeleri, ağlayan analar, babalar, kadınlar, çocuklar...
Derin vadilerde etkisiz hale getirilen gençler...
Hepsi bu toprakların insanı, Türk, Kürt, Laz, Çerkes...
Bu kan, gözyaşı, acı, hüzün...
Demokrasiler inanç temelinde değil, laiklik temelinde gelişir...
AB ağzımıza 3 milyar Avro tutarında bal sürüp bizleri Suriyeli mültecilerle baş başa bırakıyor, daha açıkçası “Ne haliniz varsa görün, Avrupa’ya geçmesinler” diyor...
Bir yandan Erdoğan rest çekiyor öte yandan Putin...
Ülkeyi yönetenler Can ve Erdem’i içeriye tıkıyor...
Nerede kaldı anayasamız, Türk Ceza Yasası, Avrupa Birliği İnsan Hakları Sözleşmesi?
Daldan dala atlayan bir yazı ama olsun, anlayan anlar...
ABD’nin ve küresel kapitalizmin egemen olduğu dünyada Türkiye’nin gücü nedir?
Tarım politikaları iflas edeli 40 yıl olmuş, 13 yıl için de komşularınla aran bozulmuş...
Sonra?
Irak işgal edilmiş, “Arap Baharı” masalıyla dünya uyutulmuş, Saddam, Kaddafi öldürülmüş... Suriye’de iç savaş patlak verince Türkiye balıklama atlamış...
Yeni Osmanlı hayali, Ortadoğu liderliği...
Hayal gerçek olmamış, Esad’ı kimse devirememiş...

***

Üç yanı denizlerle çevrili güzel ülkemin dağları, ovaları, koyları, bükleri, yağmalandı “çokuluslu altın avcıları” tarafından...
Bir zamanlar “efsane savcım, kahraman polisim” diyenler, şimdilerde “haşhaşiler, FETÖ” demeye başladılar...
Bir zamanlar “akil insanlar” ülkemin yedi bölgesinde dolaşıp “çözüm süreci” diyerek hava attılar...
Tahir Elçi alçakça katledildi, hâlâ kanı yerde duruyor...
Al sana faili meçhul bir cinayet daha!
Aydın Engin yazdı pazar günü... Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği savıyla Adalet Bakanlığı’na 1300 başvuru yapılıp izin istenmiş.
Bugüne dek 900 başvuru kabul edilip kovuşturma açılmış...
Ah benim toprağıyla, havasıyla, insanıyla güzel, sevecen memleketim!
Bunlara karşın hâlâ başımız dik, ancak içimiz ezik!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları