Savcı, yargıç, polis!
Çete, paralel yapı, harami!
Dua, beddua!
17 Aralık 2013’ten bugüne dek geçen süreçte neler olup bitti?
Bu, muhafazakâr bir iç savaş.
Ortaklığın çökmesi!
Umur Talu, bu konuyu HaberTürk’te günlerdir yazıyor.
Salı günü HaberTürk’ün internet sitesinde yazdığı, dün gazetesinde yayımlanan yazısında (ortakların diyelim) çatışmasını “muhafazakâr iç savaş” ya da “çete - harami savaşı” olarak nitelendiriyor.
Hürriyet’in dün birinci sayfadan yaptığı açıklamanın başlığı ise ilginç:
“Biz sadece okurlarımızdan talimat alırız!”
Siyasal iktidarın medya üzerinde yoğun baskısı giderek artıyor...
Ne idüğü belirsiz adamlar medya kuruluşlarını yönetmeye kalkıyor.

***

Bu adamların görevi, iktidarın buyruklarını yerine getirmek.
Bu açıkça ortada!
Merkez medyada çalışan emekçiler baskı altında Umur Talu’nun yazdığı gibi.
Bu baskı, iktidarın merkez medyayı sindirme girişimi çok önceden başladı, meslektaşlarımız işlerinden atıldı.
Yaşananları içim acıyarak izliyorum...
Bu paralel yapı, cemaat, AKP iktidarının ortağı değil miydi?
Kim ne zaman demokrat, özgürlükçü oldu Tanrı aşkına söyleyin!
Ben cemaatin polis, yargı, eğitimde nasıl örgütlendiğini, yargı tutanaklarına dayanarak yıllarca yazdım...
Dün Fethullah Gülen’in yanında saf tutan gazeteciler, bugün salya sümük cemaate saldırıyor!
Bu ikiyüzlülük, iktidara tapma değil de nedir!

***

Daha beş yıl, üç yıl, bir yıl önce Pensilvanya’ya Gülen’in yanına giden, Abant toplantılarına katılan yalakalar, cemaatin polis ve yargıda güçlü olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Biliyorlardı!
O dönem 17 Aralık 2013’te yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla bitti!
Özel yetkili savcı ve yargıçların görev yerleri değiştirildi.
Binlerce polisin görev yerleri değiştirildi...
Bu polislerin tümü cemaatçi mi?
Hayır değil!
Cemaatçi de var, Alevi de, MHP’li de...
Siyasal iktidar, 17 Aralık 2013’te yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından ne yaptı?
Çünkü yolsuzluk ve rüşvet ağının içinde bakan çocukları da vardı, bakanlar için fezleke de...
Paralel devlet ortaya çıktı!

***

AKP iktidarı değil miydi o polis müdürlerini, polisleri, savcıları, yargıçları o görevlere getiren, özel yetkilerle donatan...
Ergenekon, Odatv, Balyoz, Poyrazköy, Fuhuş ve Casusluk operasyonlarında alkışlayıp “efsane savcım” diyen...
Gezi direnişlerinde çocuklarımızı, kardeşlerimizi gaz kapsülüyle yaralayan, öldüren...
Ethem Sarısülük’ü beylik tabancasıyla öldüren polise, Ali İsmail’i sopayla öldürenlere “kahraman” diyen...
Şimdi iktidarı savunan arkadaşlara sesleniyorum:
Devletteki o kadrolaşmayı Başbakan yaptı!

***

Kimse kimseden şikâyet etmesin!
Yargı bağımsızlığının ayaklar altına alındığı bir ülkede HSYK’nin yapısını kuranlara bakıyorum...
Yasal bir değişiklik el çabukluğuyla demokratik bir biçimde yapıldı, iktidar kendi yargısı için adımı attı...
CHP de AYM’ye yasanın iptali için başvurdu!