Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tarih yine yön değiştiriyor…

24 Kasım 2015 Salı

Batı basınında önde gelen yayınların yorumları şu noktada birleşiyorlar: “IŞİD’in Paris katliamı Avrupa jeopolitiğinde, etkisi yıllarca sürebilecek bir kayma başlattı”. Ben “kayma”nın AKP Türkiyesi’ni de etkileyeceğini düşünüyorum.
ABD ve Avrupa dış politika çevrelerinde esas endişe kaynağı, potansiyel risk olarak algılanan Rusya, yerini Batı’nın işbirliği yapmak istediği Rusya’ya bıraktı. Uzakta bir yerde yaşandığı için sınırlanabilir bir risk olarak algılanan IŞİD terörizmi “acil tehlike” konumuna yükseldi.
Fransa hükümeti, “bir savaş içindeyiz” dedi; Suriye konusunda önceliğini Esad’ın gitmesinden IŞİD ile savaşa kaydırdı. Aynı anda Avrupa’da, Suriye ve Kuzey Afrika’dan gelen sığınmacılarla ilgili korkular da yoğunlaştı, tepkiler sertleşti. Cuma günü AB liderliği Şengen bölgesinde bile pasaport kontrollerini, dolayısıyla Avrupa da sınırları, geri getirmeye karar verdiklerini açıklıyordu. Nihayet, insan haklarını savunan örgütlerle elektronik denetim, izleme hakkını genişletmek isteyen devletler arasındaki pazarlıkta denge devletlerden yana değişti. Böylece tarih yine korkutucu biçimde yön değiştirmeye başladı.

‘Danse Macabre’
Al Baghdadi 1.6 milyon Müslümanın liderliğine soyunarak dünyaya savaş ilan ettiğinde, bu kötü bir şaka gibiydi. IŞİD kafa keser, insanları canlı canlı yakar, toprağa gömer, her gün yeni bir cinayet yöntemi icat eder, kadınları cariye olarak alıp satarken, Kuzey Afrika’da yeni şubeler açarken de Batı’da tepki, “önce Esad gitsin ondan sonra düzelir”, biçimindeydi: Orada uzakta bir savaş, arada sırada bomba, insansız hava araçları, roket, belki biraz özel güçler, filan. “Zaten IŞİD İslamı temsil etmiyor”. “Gerçek İslam bu değil”... Ve bu arada daha önce birbiriyle konuşamayanları buluşturmaya başlayan “IŞİD tehdidi”, yeni diplomatik olanaklar...
Bu ortamda, Rusya, Suriye’ye girdi, beklenmedik düzeyde modern, sonuç alıcı bir savaş makinesine sahip olduğunu gösterdi. Esad rejimini uçurumun kenarından geri çekti, Suriye hava sahasını “vesayeti” altına aldı; bir büyük güç olduğunu hatırlattı.
İkincisi, Suruç ve Ankara bombaları, Rus uçağında konan bomba, Paris saldırısı Bağdadi’nin iddiasının pis bir şaka değil, tüm dünyayı ateşe vermeye niyetli bir çılgınlık olduğunu ortaya koydu. Bağdadi, momentumu kırılıp da bölgede genişleme kapasitesinin sınırlarına ulaşınca, savaşı Batı’nın merkezine taşımaya başlamıştı.
Fransa “IŞİD’i yok etmek için gereken tüm yöntemlerin kullanılmasına izin veren” bir karar tasarısını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden oybirliği ile geçirdikten sonra, şimdi karşımızda şöyle bir manzara var: Batı’da, IŞİD’e karşı geniş, hiçbir büyük gücü dışarda bırakmayan bir koalisyon oluşuyor. IŞİD de, bir “nihai savaş”, “mahşer günü” mantığıyla, “biz ölümü, sizin yaşamı sevdiğinizden daha çok seviyoruz” önermesini doğrulayacak biçimde, bu koalisyonun genişlemesi, üzerine gelmesi için ne gerekirse yapmaya devam ediyor.
Bir tarafta tam anlamıyla tıkanmış, gençlerine ne ekonomik ne kültürel bir gelecek, ne de hayatlarına yön verecek bir ilke sunan kapitalist uygarlığın militarizmi. Diğer tarafta hiçbir gelecek görmedikleri için intiharı, “öbür dünyayı” kurtuluş olarak görmeye başlayan gençlerin bedenleriyle beslenerek büyüyen bir “canavar”. İkisi birbirine sarılmış; karşımızda, ne kadar yıkıma, ölüme yol açacağı, nerelere kadar yayılacağı belirsiz bir “danse macabre”....
Bu “danse macabre” Ukrayna’dan Suriye’ye uzanan “jeopolitik fay hattındaki” gerilimi düşürüyor. Ne ki gelişmeler, bugüne kadar, bu fay hattının iki yanına birden basmaya çalışan AKP Türkiyesi’nin dış politikasına bir rahatlama getirmeyecek. Saflar bu kez yeniden düzenlenirken, dikkatler AKP Türkiyesi ile IŞİD ilişkileri üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Geçen hafta boyunca, bu ilişkinin ayrıntıları üzerinde AKP Türkiyesi’ni suçlayan yorumlar Batı’da ana akım medyada görülmeye başlandı. Özellikle Columbia Üniversitesi, İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü’nde yayımlanan “IŞİD-Türkiye bağlantısı” başlıklı, David L. Phillips imzalı araştırmadan sonra...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024
Trump! Nasıl yani? 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları