Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Yüzde 90’ı Aptal’ mı?

17 Şubat 2014 Pazartesi

Bu konuya damardan girmek gerekir. Aziz Nesin’e atfedilen “Bu milletin yüzde 60’ı aptal” sözünü günümüzde “Az bile söylemiş, yüzde 90’ı aptal”a çıkaranlar var.
Bu tür genellemeleri “aptalca” bulurum, kimse kusura bakmasın... Genel duruma bakarak milletin kendi gibi düşünmediği, kendi gördüğünü, her şey bu kadar açık-seçik olmasına rağmen görmediği saptamasını yapanlar, hemen düşüncesini kesinleştirir... Aptal bunlar...
?Ülkede basın özgürlüğü ve demokrasi kırıntıları katlediliyorYolsuzluk ve rüşvet almış başını gidiyor, büyük olay 4 bakanı götürdü ama AKP’nin oylarında düşüş yok veya varsa olması gerektiği kadar yok, bu millet aptal...
?Millet alışmış, “yiyor ama iş yapıyor ya” diyor, bu millet aptal...
?Yooo bu millet muhafazakârlaştı, bu yapı çimentolaştı, bu nedenle ne yaparsa yapsın AKP’ye destek eksilmez...
?Bu millet de yiyiciliğe alıştı: Yönetimde olan iş beceriyor, zengin oluyor, yediriyor içiriyor, o zaman bize de kıyak geçer… Biz de çalarız, çırparız...

***

Bu ve benzer düşünceler, zaten tembel olan okumuş beyinleri esir almış durumda. Görünüşe bakarak ve kısa vadeli yüzeysel kestirimlerle nokta konuluyor.
Aslında bu kestirimlerde bulunanlar, kendi ayaklarına baltayı vuruyor farkında değil. Çünkü yukarıdaki saptamaları yapmanın siyasi bir sonucu ve bunun da ağır bedelleri var. “Yapacak birşey yok… ne yaparsan boş.” Benzetme doğru değil ama yine de: Dağdan çığ kopmuş üzerine geliyor diyelim. Kaçamıyor, ellerini açmış “yapacak bir şey yok” diyor...
Bu gelişigüzel saptamaların hiç bilimsel bir temeli olmadığı gibi, analiz yapmayı dışlıyor, anlamayı reddediyor, ne oluyor ve nasıl oluyor gibi olaylara bilimsel yaklaşmanın çok temel iki sorusunu safdışı bırakıyor. Bunun sonucu, eylemsizlik, boşvermişlik halidir... Karamsarlık, umutsuzluktur...

***

“Bu milletin yüzde 60’ı aptal” sözü hangi bilimsel ölçütlere dayanıyor ve araştırmalarla destekleniyor? Millet genetik olarak geri zekâlı mı yani? Aklının bir bölümü ameliyatla mı çıkarılmış? Kavrayışı mı kıt? Sakın otistik olmasın? Bugünkü tutumunun acaba nedenleri nedir? Peki, yarın farklı davranırsa nasıl yorumlayacağız?
Bu adeta “dini inanış”ın bazı sonuçları da şöyledir: Bu milleti herkes istediği gibi parmağında oynatır, satın alır, koyun gibi güder... Ne yaparsan yap... bu millet adam olmaz... Buna göre, bu millet ahlaksızdır da... Hırsızdan yanadır, rüşvet ve yolsuzluğa bayılır, hatta bunu yapanları alkışlar, üstelik tempo tutar: Daha daha daha, bu kadarı yetmez...
Böyle mi durum? Eğer değilse, o zaman gerçeğin peşine düşmemiz gerekir. Gerçek nedir diye sürekli, hayat boyu aramalıyız.
Eğer okumuşumuz, “aydınımız” gerçeğin peşine düşmezse; toplumu, toplumun dinamiklerini, yükseliş ve alçalışlarını, sürprizlerini, isyanını, direnişini, boyun eğişini, sabrının nedenlerini… Anlayamaz... İşin işinden “Bu millet aptalın da aptalı, artık dinciliğin ve tutuculuğun pençesine düştü, yapacak bir şey yok” der.

***

Evet, derin bir yarılma var... Bu toplumsal ayrışma, gerçekler üzerinde bir ayrışma değil ve toplumun gerçekleri arayışını zorlaştırıyor... RTE, tam da bu nedenle, yani ayrışmayı körükleyerek, iktidarın yediği haltları geri planlara itiyor... Onun için esas olan; bölünmeyi körüklemek, kendisini ayakta tutacak olan bu...
Evet, toplum muhafazakârlaştırılıyor. Ama bu rüşvetçilere, hırsızlara evet demek değil. Muhafazakârlıkla hırsızlık arasında çelişki var... Okuma yazması yeterli değil…
Millet, hâlâ önemli ölçüde iktidarın arkasında duruyorsa eğer, sakın bunun bazı ekonomik nedenleri olmasın? Bu millet aptalsa, 2011 seçimlerinden önce sağcı merkez partileri hangi akılla silip süpürdü?
Bu ve benzer konulara gireceğiz, başka türlü hakikati kavrayamayız...

***

NOT 1: Kabataş’ta yalanı ortaya çıkan kadın, ilahi görüntüler olsa, yine inanmazlar diyor. Hele olsun, o zaman düşünürüz! Bu hukuki bir davadır, hukukta kanıt aranır. Yoksa salt beyanınızın bir anlamı yoktur... O zaman herkesin “Bana şunu bunu yaptılar” diye yollara düşme hakkı doğar. Kanıtsız belgesiz, milletin yarısı diğer yarısının defterini dürer... Bu gerçeği RTE de bilmez mi, bilir de kafa yıkamak geleneğidir... Ayrıca, gazeteciler bir de gerçekten özür dilemeyi öğrenebilse, kendini kurtarmaya çalışmadan...
NOT 2: Haluk Şahin’in kitabının adını Perşembe yazımda “Hodri Meydan” diye yazdım... Tabii doğrusu “Hodri Medya” olacak.
NOT 3: Okur Hıfzı Deveci: 6 Şubat tarihli yazınızın bir yerinde, “Bunun finansmanını cebinden veya parti kasasından yapsa yolsuzluğa girmeyecek...” diye bir cümle var. Gözünüzden kaçmış olmalı, çünkü parti kasası Hazine’den dolar; üstelik siyasi partilerin harcama ilkeleri böyle bir şeye izin vermez. Yani yapılan iş, her durumda yolsuzluktur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları