Barışı yapanlar, savaşı kuşananlar

11 Kasım 2015 Çarşamba

Türkiye, tercih ettiği yöneticilerin katkılarıyla “silah kuşanmış siyasal İslam” cehenneminden geçmekte olan Ortadoğu’da, Kürt meselesini hızla “Sri Lanka modeliyle” çözmeye soyunuyor. Bekası için “tekrar seçimle” bilenenler sağ olsun! Silvan’dan, Cizre’den yansıyan manzaralar, Rojava’ya yönelik hasmane emellerle birleşirken, telafisi güç yeni aşamalara sürükleniyoruz...
Sri Lanka modelinin ne menem bir şey olduğunu 31 Ağustos tarihli yazımda aktarmıştım. Bu hafta iç karartan gündemin ötesine geçip Güney Amerika’ya uzanalım. Türkiye’de kanlı katliamlar ve geri gidişlerle geçen ekim ayında “es geçmek zorunda kaldığımız” Kolombiya barış sürecindeki uzlaşmaya…
Herkes kendi modelini yaratır elbette. Lakin militarist öğeler eşliğinde toplumsal zihin kodlarımızla hoyratça oynandığı bir dönemde; barışçı çözüm üretme azmimizi yitirmemek, aklımızı berrak tutmak için dünyadan örneklere daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz.

***

Güney Amerika’da antiterör söylemiyle namlı olan ve ahalinin eğilimleri itibarıyla “sağın kalesi” denilecek bir ülke Kolombiya. Solcu FARC örgütüyle yarım yüzyılda 200 binden fazla can alan iç savaşın ardından üç yıldır barışa yüklenildi. 2014’te “çatışmayı bitirme” şiarıyla yeniden seçilen Devlet Başkanı Jose Manuel Santos, Küba’nın başkenti Havana’da FARC lideriyle masaya oturdu. Selefi Alvaro Uribe gibi yeminli barış karşıtlarına karşı dengeleri tutturmaya çabaladığı bu meşakkatli süreçte, ateşkes birkaç kez çöpe atılsa da bitmedi. Sonuncusu geçen mayıs-haziranda vuku buldu, temmuzda toparladılar. Bir ay önce Santos ile FARC’ın “Timochenko” lakaplı lideri Rodrigo Londono Havana’da el sıkıştılar. Hedef Mart 2016’da barış anlaşmasının imzalanması. Uzlaşma bu tarz çatışmalarda imkânı ihtimali de bulunmadığı idrak edildiğinden, silah bırakma dayatması içermiyor. FARC, anlaşmanın imzasından sonra 60 gün içinde silahsızlanacak.

***

Meşakkatli süreç bitmedi. Lakin geçiş süreci için parametreler ibretlik. Özetle:
Hukuki altyapının hazırlanması; eşit statü temelinde hareket edilmesi; gerillaların siyasi sürece katılarak siyasi temsilin tüm toplumsal kesimler işin içine katılarak demokratik niteliğin sağlanması; toprak reformuyla kalkınmanın hedeflenmesi; ahalinin uyuşturucu çetelerine muhtaç olmaktan çıkarılmasıyla sosyal devletin öncelenmesi; cinayet ve işkencelere maruz kalan, yerinden yurdundan edilen kurbanların yaralarının olabildiğince telafisi; adaletin tesisi için ordu ve gerillaların işledikleri suçların ortaya serilmesi, hakikat komisyonu, itiraf edenlerin hapis yerine “sınırlamalara” tabi tutulduğu bir af ve topluma kazandırma mekanizması…
Diğer yandan adalet süreci özel mahkemelerde uluslararası hâkimleri içerecek. En son 5 Kasım’da 150’den fazla inanç temelli sivil toplum kuruluşunun barışa desteği “etik sorumluluk” addeden beyanlarını ekleyelim.

***

Her şey bitmedi. Lakin silahın sebep değil sonuç olduğunun idrakı mühim. Çözüm ve barış ancak biz istersek, bizi hakiki bir barış ve refaha taşıyacak liderler seçersek mümkün… İçte insanları biteviye kutuplaştıran, dini siyasete alet eden; dışta yayılmacı emellerini dile getirmeden duramayanlarla değil. Onların “istikrar” dedikleri sadece kan ve gözyaşı…

***

ŞİDDETLE TAVSİYE: Türkiye’yi bu kez “sandıktan çıkarak” yönetmeye soyunmuş bir başbakanın “Türkiye, Suriye’de hiçbir aşamada etik ve stratejik bir hata yapmamıştır” dediği, komşu ülkeyi uluslararası güçlerle birlikte işgal etme heveslerini açıkça dile getirdiği bir ortamda; Radikal’in köşe yazarı olan gazeteci dostumuz Fehim Taştekin’in “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal” isimli kitabını şiddetle tavsiye ediyorum. İletişim Yayınları’ndan çıktı. Alınız, okuyunuz…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları