Hikmet Çetinkaya

Yalnız Ülkemin Hüzünlü Kadınları...

13 Şubat 2014 Perşembe

Sadece fotoğrafına bakıyorum onun.
Gözbebekleri titriyor gibi...
Yalnız ve yorgun!
Üşümüş dağbaşlarında...
Ah benim hüzünlü ülkemin çocukları...
Sizleri ovalarda, vadilerde tanıdım...
Pamuk, zeytin, fındık toplarken...
Çukurova’da, Edremit Körfezi’nde, Ege’de, Karadeniz’de...
Bir hüzün yumağıydınız...
Sen çocuksun ben çocuk...
Bak rüzgâr toprakla konuşmuyor...
Nergisler menekşelerle sevişmiyor...
Sen ırgat ben ırgat!..
Kutular, kutucuklar!..
Gemiler, gemicikler!..
Yan yat keyfine bak...
Ortadoğu alev alev...
Komşu yanıyor...
Çocuklar, kadınlar, gençler, yaşlılar ölüyor...
Köktendinciler sarmış sınırımızı...
TIR’lar bir gidip bir geliyor...
Terk edilmiş çocuklar gibiyiz...
Kadına şiddet, taciz, tecavüz...
Kadınları çırılçıplak soyan erkek gardiyanlar...
Zindanda çocuklara dayak, tecavüz...
Bir eski fotoğraf...
O resme bakarken çocukluğumun trenleri geçiyor aklımdan...
Beyaz bir bulut başımın üzerinde...
Hayat!
Umut!
Yalnızlık!
İsyan!

***

Cumartesi Anneleri’ne bakınca bir hayatın kopuşunu görüyorum...
Nihat Behram’ın o çok sevdiğim dizelerini...
Anneler beni dinler mi “Manastır Kuşçusu”nu okurken:
“Kimbilir kuşların öldüğünü
rüzgâr geçerken selviler arasında
sepetime diken gülleri toplayıp
annemin güzelliğine üzgün
kuşlar vurulduğumu benim
çağlalar çaldığımı
kimbilir hâlâ nasıl süslüyor beni
o yusufçuk sesleri.”
Durgun günlerimin yağmurlu sabahlarını arıyorum...
Büyüyor mu yoksa o içimdeki çocuk!..
Yağmurlu mevsimler, topaçlarım, delikanlılık çağlarım...
Mayıs kuşatmaları...
Gözaltılar, işkenceler, ölümler...
Anne, anneciğim, annelerim, kadınlar, kadınlarımız...
Acı yumağı içindesiniz biliyorum...
Bu ayrımcılık bitsin, barış ateşi yakılsın, çocuklar ölmesin...
Soygun düzeni, yağma...
Ey hayat sen neredesin!..
Ah çocuklar, kadınlar ah!..
Yok mu şu töre kıskacı...
Adı ortaçağ vahşeti...
Irkçılık, aşiret, din bezirgânlığı...
Nerede hukuk, adalet, eşitlik...
Nerede temel hak ve özgürlükler, insan hakları!
Karanlık sulara asla gömülmeyecek umutlarımız...
Asla geri dönmek yok demokrasi, hak, hukuk mücadelesinden...
Dirençli!
Onurlu!
Sağlam!
Sağduyulu!

***

Acılı ülkemin acılı kadınları, gençleri, çocukları, tüm insanları...
Başta söyledim...
Yalnızlık yasak!..
Çoğalmak birlikte, aydınlık yarınlara doğru yürümek...
Bakmayın bana...
Ben oradayım, yanınızda...
Nereden mi tanıyordum sizleri?
Halkların kardeşliğinden...
Ben size hüzünleri, acıları değil, sevinçleri gönderiyorum.
İçimizde taptaze bir serinlik, avuçlarımızda umut...
Oyuncak değil bizim yüreklerimiz...
Kutucuk, kasacık, gemicik değil!
Belki yıkıcılar gelir kıyarlar Irak’ta, Libya’da olduğu gibi...
İnsanlık onuru bu nedenle ayaklanmalı...
Ezenin değil, ezilenin yanında olunmalı...
Koskoca dünyada aç insanlar var...
Bak orada Somali var!..
Suriye var!..
İşgal edilmiş petrol, doğalgaz yatakları var...
Sömürü düzeni var!..
Egemenler var!
Kalk artık, aç gözlerini bir bak, ne oluyor ne bitiyor...
İzin verme kıyıma, savaşa, dik dur!..
Kini, nefreti yen!..
Attila Jozsef’in dizeleriyle seslen:
“Yoksulun karşısında ürküntüden titrer zengin
Yoksul korkudan titrer zenginin karşısında
Çünkü aslolan şey korkudur hayatımızda
Ve düzenbazlık, ama orada yeri yok umudun.”
Korkma hiçbir zaman...
Emperyalizme teslim olma!
Dedi ya bırak kötücül düşünceleri...
Hayatında yeni bir sayfa aç...

***

Teröre karşı dur!..
Unutma o insanlık suçudur...
Ekmeğini bölüş, sevgini paylaş...
Paul Eluard’ın sonsuz yalnızlıklarının büyük sevinçler yarattığını anımsa; İlhan Berk’in “Avluya Düşen Gölgesi”nde değişen mevsimlerin arasına gir...
Güneşin doğuşunu seyret, nice genç ölümleri...
Koyu ağıt rengindeki yerkürede bak kuşlar konuyor ağaçların çıplak dallarına...
Yaşam çoğalmaktır!..
Sakın unutma!..
İşte yalnız ülkemin, ülkelerin çocukları, kadınları, tüm insanları!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları