Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Anılar Gerçek midir?
Yazı yazmak bilmeyenlere kolay bir iş gibi gelir.
Oysa işlerin en ağırıdır, en ciddi olanıdır.
Ben bu işi daha çocuk yaşta öğrendim. İlkokul sıralarındaki tahrir ödevlerini yapmaya çalışırken. O 1930’lu yılların havasıyla... En güzel bir dönemdi. Önce Atatürk başımızdaydı. İçine girdiğimiz bir Batılı olmak tutkusundaydık. Batılılık, uygarlıktı. Çağımıza yakışan bir uygarlık...
Şubat ayındaydık. Havalar iyice soğumuştu. Kumkapı’daki okuluma gitmek için o dimdik Gedikpaşa’yı aşmak gerekiyordu. Karlı, yağmurlu günlerde zor bir şeydi oralarda, hele yokuşlarda dolaşmak. Ben Şehzadebaşı’ndan sırtımda okul çantasıyla her sabah bu yokuşu inerdim. Kimi zaman bir iki arkadaşla, çoğu zaman tek başıma.
Anılar eskimez, öyle derler. Eskiyen bir anıya ben yaşanmış, ama izi bile kalmamış bir görüntü derim. Bir yazmaya başlasam sonu gelmez. Sonunun nerde biteceğini hiç düşünmeden günleri, haftaları, ayları geçirmek. Ay başlarında alınan karneyi eve anneme götürürken bir ürperti duymak. Annem pek bir şey demezdi, “Haydi gelecek aya hazırlan şimdi” der geçerdi. Ama babam karneyi hiç görmemeli. Niçin saklamalı...
Yazmak deyince hep akla gelen ilk konu budur. İlkokul günleri...
Sıra sıra önümden geçiyorlar. Ben de aralarında olsaydım... Ama giden gitmiş, sen artık yaşlı bir adamsın. Ama unutabilirsen unut o çocukluk günlerini...
Beyazıt Meydanı’nı kış günlerinde aşmak bir işkenceydi. Deli rüzgârlar şimdiki gibi değildi. Bir esti mi meydanda seni döndürürdü etrafında. Babamla el ele olsak da yere düşecek gibi olurduk. Kimi zaman sığınacak bir yer arardık. O Saraçhane’deki kitapçı Hüsnü Efendi’nin vitrininin önüne kaçmak.
19 Mayıs, 29 Ekim bayram törenleri orda yapılırdı. Bir defasında ben de meydandaki resmi geçide katılmıştım. İnsan o yaşlarda kendini dünyaya egemen biri sanıyor. Hele yabancı bir dil öğreten okulun öğrencisi isen. Üstelik de daha Türkçeyi gereği gibi öğrenemeden yabancı dilde iyi kötü konuşmaya çabalarken.
Anılar eğri büğrüdür kimi zaman. Bir yokuştan inmek çıkmak gibi. Ben o yaşların bir gün gelip anı olacağını nerden bilecektim. Gündelik sevinçler, üzüntüler, dertler, dertlenişler etrafında geçen günler geceler...
Şimdi oturup o günleri bir bir yazmaya kalksam, biraz gülünç olmaz mı? Kime ne, sana ne, yaşamışsın işte...
Eğri yokuştan indim, yeter öteki yokuşu çıkmaya, sizi de çıkartmaya...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- İstanbul'da aile katliamı
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!