Ağlanıp sızlanma vakti değil

04 Kasım 2015 Çarşamba

Can sıkıntısı, yenilmişlik, anlaşılmamışlık, küskünlük, biteviye ağlaklık… 1 Kasım seçiminin ardından barış ve demokrasi cephesinin halet-i ruhiyesi, maalesef bu. Oysa bilenmişlik, aklını kullanıp sabırla mücadele ederek alternatif siyasetler üretilmesi ve topluma anlatılmasının yollarının bulunması icap eder. Ağlanıp sızlanmaya vakit yok.
Nedenler ve sonuçlar üzerine düşünerek başlayalım... 
İslamcılık soslu AKP hükümeti, 7 Haziran’da yitirdiği iktidarı beş ayda çoğunluğu yeniden ele alacak hale nasıl oldu da getirdi? Bunun tek bir izahı yok elbette. Lakin kanımca en baş sebep, bilerek yaratılan savaş ortamı ve kaos ile kitlelerin “güvenlik ve istikrar” arayışının tetiklenmesi.

***

Boş yere geçen yaz bataklığa saplanmış Suriye politikalarında görünürde “IŞİD karşıtı koalisyona” katılırken, Kürt meselesinde çatışmasızlığa son verilerek çifte savaşa girişilmedi. O dönemde “Çatışmasızlık sürecinin bozulması Türkiye’yi alenen 1990’lara taşır. Milliyetçi damarı gıdıklayarak belki bir seçim kazanılır..” diye yazmıştım. 1 Kasım sonuçları, iç siyasette AKP oyununun tuttuğunu gösteriyor.
AKP 7 Haziran öncesinde ahaliyi kutuplaştırmanın bedelini ödemişti. Bu kez “kaosa karşı istikrar” vurgusu öne çıkarıldı. Demokrasi, temel haklar, hukuk değil; tehdit ve korku siyaseti ile bunun ekonomiye çıkaracağı faturadan hareket eden toplumun yarısı ikna edildi. Şehit cenazeleri akarken Cizre’yi, Diyarbakır’ın mahallelerini girilmez kılanlar, muhalefet partisinin “terörist” diye etiketlenip yüzlerce ofisinin basılıp kundaklandığı, programının yasaklandığı bir ortamda iki katliam ve yüzlerce ölüden sonra arzuladıkları sonuca kavuştular. AKP’li İzmir İl Başkanı’nın “Artık ülkemize şehit gelmeyecek, o şehitlerimiz bize büyük bir emanet bıraktı” sözleri malumun ilanı.

***

Maalesef bu sonuçta en başta “Türkiyelileşme” projesi ülke çapında heyecan yaratmış HDP’nin sorumluluğu vardır. HDP, 7 Haziran öncesinde “Seni başkan yaptırtmayacağız” sloganında sembolleşen, şahsen gazeteci olarak sahada MHP tabanından bile destek bulduğunu gördüğüm başarısını tekrarlayamadı. Çatışmacı söylemleri tersine çevirmekte yetersiz kaldı. İktidarın tüm kitle iletişim araçlarını ele alması da bunda etkili oldu. CHP dahil gerekli ittifakları yeterince zorlamadılar. CHP de soğukkanlı duruş ve ekonomide çözümler sunsa bile iktidarın savaşçı söylemine alternatif duruş koyamadı. Muhalefet güçlerinin elini kolunu silahlı Kürt hareketi bağladı. PKK/Kandil çizgisi yangına körükle gitmeye hizmet etti. Dağlıca katliamı yahut “savunma” söylemiyle gençlik örgütlenmesine göz yumanlar takkeyi önlerine alıp düşünmeli.
Naçizane kanaatim, Ortadoğu’da IŞİD virüsü Türkiye’ye yayılırken yollara mayınlar döşenmesi, şehirlere barikatlar kurulması, ne manaya geldiği Kürt illerinde dahi tam anlaşılamayan özyönetim ilanları karşısında kimse “yeni bir Suriye” olmak istemedi.

***

AKP’nin 7 Haziran’ın intikamını memleketi içine sürüklediği savaş psikolojisini 1 Kasım’da oya tedavül etmesi, sorunları ortadan kaldırmaz. Bu sonuç seçimlerin yarısının aslında bu sorunların müsebbibi olan zihniyeti sadece “korunaklı bulduğu” anlamına geliyor.
İntikamcı zihniyet anti-demokratik uygulamalarla toplumun kalanını hedef almaya devam ediyor. Kürt meselesinde çöpe atılmış çatışmasızlık süreci, komşudaki yangının taşıdığı milyonlarca sığınmacı ve cihatçı Selefinin yarattığı tehdit yerli yerinde. Uluslararası planda itibarı yerlerde bir siyaset baki… Hiçbirinin çözümü yeniden devreye sokulan “başkanlık sistemi” tartışmalarında değil. İktidar partisinin reform yahut yeni anayasa söylemi de tasavvur ettikleri çoğunlukçu otoriter tek parti aklından azade değil.
Bu koşullarda muhalefet güçlerinin ağlanıp sızlanmak yerine demokratik alternatif oluşturmak üzere kolları sıvaması gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları