Seçmene yalvarmak para eder mi?!

26 Ekim 2015 Pazartesi

Davutoğlu’nda inandırıcılık sorunu dağlar tepeler gibi... Sanki bir peşin yenilmişlik duygusu oturmuş üzerine...

Beni onlara muhatap etme”, kulağıma çalınınca bu sözler kulak kesildim, tv’nin sesini biraz açtım: Allah bizi koalisyona muhtaç etmesin, ne olur beni bir daha Kılıçdaroğlu’na, Bahçeli’ye muhatap etmesin. 7 Haziran’da millet bize bir araya gelin dedi, ama onlar reddetti... Sonra da ekledi: Sırtımızı Allah’a vermişiz...
Bu yalvarma para eder mi diye sordum kendime ve sesli düşündüm: Kendine güvensizliğin güçlü belirtisi; inandırıcılığı kenara koymuş, seçmene yalvarma noktasına indirgemiş kendini bir başbakan ve parti lideri...
Bursa’da AKP’nin içinden özgürce konuşanları dinlerken, “Davutoğlu’nun bu seçimlerde oyunu koruması yetmez, tek başına iktidar olabilecek milletvekili sayısını yakalayamazsa, koltuğunu kaybeder, parti yeni lider arayışına girer” sesleri kulağımda çınladı. Davutoğlu bunu biliyor gibi geldi bana...

Yorgun düşmüşlük, yenilmişlik duygusu
İstanbul’daki dünkü mitingde lider performansını yarı gözle izledim, sesi kısılmış, etkililiği çok azalmış, birbiri ardına sıraladığı cümlelerin takibi zorlaşmış. Yorgun düşmüşlük, tek kelime ile. Bunda, partiyi yüzde 45’lere ve 280 milletvekilliğine ulaştırma eşiğini atlamadaki büyük zorluğun psikolojik engelleri de var. Bir erken yenilmişlik duygusu desem? Eğer hedeflerini tutturursa, yanlış algılamayı kabul ederim tabii ki...
Baktım, HaberTürk gazetesinde Kübra Par’a yaptığı açıklamalarda da kafası berrak değil, veya olguları kabul etmeme eğiliminde, derin bir çelişki yaşıyor.
Stratejik Derinlik kitabındaki tezlerin doğruluğunu savunuyor, ama bu tezlerden yola çıkılarak geliştirilen ve uygulamaya konulan Ortadoğu’ya ve İslam ülkelerine yönelik dış politikanın bataklığa saplanmasını, salt dış güçlerin işi bozmaları ile açıklıyor! Eğer öyle yapmasalardı böyle olmazdı.. gibi bir savunma çizgisi ki, akademik bir çalışmaya hiç uyar tarafı yok. Buna yan çizme denir.
Parti içindeki güç savaşları var mı sorusuna verdiği yanıt, ilginç, hayır demiyor, kendime partinin birliğini koruyacaksın ilkesini koymuştum, bu çerçevede kaldım, diyor.

***

Derken, dünkü yazımda es geçtiğim Bülent Arınç sökün ediyor yine gazete sayfasında. Cumhuriyet, Arınç pimi çekti, diye vermiş. “Birilerine olan sevgimi kaybettim... İnsan yol arkadaşını çok iyi seçmelidir” sözlerini Erdoğan’ı kastederek söylediği açık.
Arınç, son 5 yılda, sık sık Erdoğan’la ters düştüğü çok olay yaşadı. Bunları dile getirdi, ama hükümet ve parti içindeki görevlerini dikkate alarak, bu sözlerinden çok çark etti. Bir tanesi unutulmaz.
Şike Yasası yumuşatılmış, ama Gül, Meclis’e geri göndermiş, Meclis ya aynen kabul edecek yasayı ve Gül’e imzalaması için gönderecek veya değişirecek. Arınç değiştirilmesinden yana, RTE’yi eleştiriyor... RTE emir veriyor hasta yatağından, aynen geri gönderin diye.
Tabii RTE’nin dediği oluyor. Arınç’ın tavrı: RTE’ye karşı çıkmakla hayatımın en büyük hatasını yaptım!

Derin hesaplaşmanın ayak sesleri
Ama şimdi görevlerinden arınmış, milletvekili değil ve insan yol arkadaşını iyi seçmeli, diyor.
Şimdiki Arınç, daha gerçek olabilir. Arınç’ın bu çıkışı kişisel değil. Parti içindeki derin rahatsızlığın dışavurumu. Tek başına değil, bir grupsal dışavurum. TRT’den kendisine konan ambargodan, havuz dışı medya ekranlarının özgürlüğünden bahsediyor!
Parti bir hesaplaşmaya gidiyor. Çoğunluk iktidarını yakalayamazsa, bu hesaplaşma kesin. Bir yönetim hesaplaşması. Kıl payı yakalarsa da yönetememe riski büyük ve yine bir derin muhasebe gündeme gelebilir.
Şimdilik kimse AKP’yi bırakarak başka bir parti oluşumu fikrinde değil. Hesaplaşma orada olacak. Yeni parti ancak bu hesaplaşmanın sonuçlarına bağlı olarak gündeme gelecek.
Seçim sonuçlarının durumu değiştirmeyeceğinin sesleri giderek büyürken, RTE-AKP ayrımının şiddetle kendisini hissettireceği zamanlara az kaldı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları