Analar ağlatan analizler...

22 Ekim 2015 Perşembe

“Pahalılık yüzünden anamız ağlıyor!” diyen çiftçiye çok içerlemiş, “Ananı da al git!” demişti.
Bu analiz yakın tarihimizin, en özlü ekonomi-politik analizi idi.
Bendeniz de bunun üzerinden bir karşı analiz teşebbüsünde bulundum.
Iki kez mahkemeye düştüm.
Çok şükür, mevcudiyetini yara bere içinde de olsa hâlâ sürdürebilen yüce Türk adaleti, “Cumhurbaşkanı’nın hakaret ve iftira” iddiasını ciddiye almadı.
Böylece “olağan şüpheli” ilan edildiğimle ve Cumhuriyet savcıları karşısında ter döktüğümle kaldım.

***

“Analiz”in sözlükteki tanımı şöyle:
“Maddi veya düşünsel bir konuyu ana parçalarına ayırmak sonra da o parçaların birbiriyle ilişkilerini inceleyerek sonuca ulaşma yöntemi.”
Bu yöntemin son kurbanı Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi oldu.
Tahir Bey, temiz anlamına gelen adına ve “Elçiye zeval olmaz” atasözümüze güvenerek ve PKK ile AKP arasındaki resmi ve gayri resmi ilişkilerden yola çıkarak, “PKK terör örgütü değildir” dedi.
Av. Elçi analizinde mantıken de hukuken de haklı...
Ciddi ve güçlü bir devlet hiç terörle müzakereye oturur mu?
Ve örgütün doğal lideri ile hem de tutanağa bağlanan resmi görüşme yapar mı? Dahası...
Nutukların meydanlarda ve ekranlarda milyonlarca kişiye okunmasına izin verir mi?
Daha daha dahası...
Bu iş için bizzat bir başbakan yardımcısı ve bakanlar görevlendirilir, devletin saraylarında protokoller imzalanır mıydı?
Şimdi sorma zamanı değil midir?
Hem de, “Ben veceteryen oldum. Naçiz bünyem arkık bir gram et kabul etmeyor!” diyen arkadaşına Madam Hayganuş’un, “Agop’un ki zerzevattır!?” diye sorması gibi AKP Ruhani Lideri’ne sormalı değil miyiz:
“Ahparig; PKK terör örgütüdür?!”

***

Analizin hasını elbette büyük devletler...
Ve elbette onlar adına da alttan alta emekli büyükelçiler, akademisyenler, medya ve “think-tank” denilen düşünce kuruluşları yapar!
Ama her açık yarı-açık analiz gibi, bu kaynakların yayınlarına da ihtiyatla yaklaşmak gerekir.
Alman Der Spiegel’in “Türkiye - Dağılma Zamanı” adlı uzun makalesi bunun son örneği...
ABD Büyükelçisi Abramowitz’in The Foreign Policy’de 1993’te yayımlanan “Türkiye Parçalanabilir” raporu kadar olmasa da bu da çok etkileyici idi.
Parçalanmadan sonra hatıra olur diye değil, “Ileride bir yazı çıkar” diye alıp saklamışız.
Yakın ve uzak tarihimiz bu tür raporlarla ve dost - düşman sergilenen bu tür hayırhah teşhis ve öngörüleriyle doludur.
1850’lerde Çar Nikola’nın koyduğu daha sonra da tüm Avrupa’nın katıldığı “Hasta Adam” teşhisi en tarihi olanı.
Bu tür teşhisler, diplomaside çok yaygın uygulanan bir tür derinlikli strateji de olabilir!
Carnegie Endowment adlı kuruluşun başkanı olan Morton Abramowitz’in çok yankılanan 22 yıl önceki öngörüleri şöyleymiş:
•Türklerin yaşamındaki hızlı değişiklik yüzünden dine yönelenlerde artış var.
Ideolojilerin çöküşü sağ ve solun gerilemesi yüzünden ileride “köktendincilik” tek alternatif olabilir.
Türkiye’nin yönetim, istikrar ve ulusal kimlik konusunda temel sorunları vardır.
Kürt sorununda federalizm gibi köklü çözümlere gereksinme doğabilir.

***

Amerikan Büyükelçisi, 1993’te bu öngörüler için “10 yıl içinde gerçekleşecek” demiş.
10 yıl geçmeden AKP iktidar oldu. Köktendincilik hâlâ gündemde...
22 yıldan bu yana sağ da - sol da hâlâ emeklemede.
Sıra federalizme mi geliyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024
Ey ruhumun ruhu... 3 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları