Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dünya ekonomisinde sınıf dengeleri değişecek mi?

06 Ekim 2015 Salı

Muhafazakâr yorumcular da bazen ilginç yazılar üretebiliyorlar. Ancak bu yazarların ideolojik, kültürel eğilimini, yaşadıkları “habitus”u da dikkate almak gerekiyor gerçekten yararlanabilmek için. Bu yazarlardan biri de The Daily Telegraph’tan Ambrose Evans-Pritchard (AEP); 23 Eylül’de yayımlanan yazısında, 30 yıldır egemen olan küresel emek gücü bolluğu ve düşük ücretler döneminin sonuna gelindiğini, Piketty’nin iddialarının aksine, ücretlerin yükseleceğini, gelir dağılımının düzeleceğini, “bir Marksist dogmanın daha” yıkılacağını savunuyordu.
Piketty bile kendini Marksist olarak görmüyor. Onun üzerinden Marx’a saldırmak kasıtlı bir saptırma. AEP’nin asıl hedefi, Marx’ın dünya ekonomisi üzerinde yeniden dolaşmaya başlayan hayaleti.
İkincisi emek kıtlığı ile ücretler arasında basit bir arz talep dengesinden çok daha karmaşık bir ilişki var. Arz daraldı diye işveren ücretleri kendiliğinden artırmıyor. Bu ilişki, bir taraftan sermayenin gerçekleştirmeyi beklediği, piyasada kalabilmesi için gerçekleştirmesi gereken kâr oranlarını, diğer taraftan işçi sınıfının örgütsel düzeyini içeriyor. Sınıf mücadelesinin ücret pazarlıkları üzerinden sertleşme olasılığı da bu noktada artıyor.

Ucuz emek havuzu kuruyor...
AEP yazısını, İngiltere Merkez Bankası’nda en üst düzeyde ekonomistlik yapmış Prof. Charles Goodhart ve Manoj Pradhan’ın bir araştırmasına dayandırıyor.
Gelişmiş ülkelerde emek piyasası nüfusu 1990’da 685 milyon kişiymiş. Çin ve Doğu Avrupa bu nüfusa 820 milyon yeni işçi ekleyerek dünya işçi sınıfı rezervini ikiye katlamış. Buradan sonra ne oldu biliyoruz. Çokuluslu şirketler bu ucuz işgücünden yararlanmak için dolaşmaya başladılar, uluslararası yatırımlar hızlandı, tedarik zincirleri uzadı karmaşıklaştı. Bu trend, gelişmiş ülkelerde de işçilerin ücretleri üzerinde baskı yarattı. Ücretlerdeki yirmi beş yıllık gerileme böyle başladı.
Goodhart & Pradhan araştırması şu bulguları sergiliyor: 1) Ortalama yaşam beklentisi “orta gelir düzeyi” ülkelerinde hızla, gelişmiş ülkelerde daha yavaş artıyor. 2) Çoğu “orta gelir düzeyi” ekonomide genç/ yaşlı oranı hızla düşüyor. 3) Doğurganlık oranları hızla düşüyor. Çin’de çalışma yaşındaki nüfusun toplam içindeki payı düşmeye başladı bile. 4) Bağımlılık oranları (çocuklar ve emekliler /çalışanlar oranı) yeniden artmaya başlıyor. 5) Emeklilik yaşı ile ortalama ölüm yaşı arasındaki fark gelişmiş ülkelerde açılıyor. Bu gelişmeler, bir taraftan sağlık sisteminin, yaşlanmanın ekonomiye ve devlete maliyetlerini artırırken diğer taraftan ucuz emek havuzunu hızla kurutuyor. Goodhart’a göre, ne robotlar işçilerin yerini alarak bu havuzu gereken hızla yeniden doldurabilecek, ne de yaşlı nüfusun hızla arttığı merkez ülkelerde kültür ve siyaset, bu havuzu doldurmak için gereken göçmen nüfusu kabul etmeye uygun.
Böylece yüksek ücretler, mali genişleme yüksek reel faiz oranları ve enflasyonist ortam geri geliyormuş.

Disiplin ve direniş
Bu gelişmelerin işçilerin pazarlık gücünü artırma şansı yüksek. Ancak kapitalistin de bu yeni yükselme eğilimine giren ücret düzeyinde kâr ve birikim yapabileceğine aklının yatması gerekiyor. Her kapitalistin (birey ya da şirket) artan ücretlerin getirmesi olası talep genişlemesinden en üst düzeyde yararlanabilmek için kendi işçisinin ücretini en azda tutarak kârlarını artırmaya çalışma olasılığı da güçlü.
Diğer taraftan, bugünün hem işçi sınıfının mücadele kapasiteleri düşük, hem de mali sermayeden yana olan sınıf dengeleri, mali genişlemeye, yüksek faiz politikalarına karşı güçlü bir direniş oluşturuyor. Mali genişlemenin de kendi başına enflasyon yaratmadığını, son 7 yıllık uygulamalardan biliyoruz.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, önümüzdeki dönemde işçilerin pazarlık gücü artarken, zaten krizde olan sermayenin direnci de artacaktır. Bu çelişki sınıf mücadelelerinin keskinleşmesini getirirken, devletlerin 2001’den bu yana sürekli devreye soktukları disiplin ve cezalandırma araçlarının, yöntemlerinin gerçek kapasitesini, etkisi de görmeye başlayacağız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024
Trump! Nasıl yani? 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları