Hikmet Çetinkaya

TSK’nin kendi içindeki pisliği neydi?...

06 Ekim 2015 Salı

Bugün geçmişe doğru bir yolculuk yapalım yaşanan acıları anımsamaya çalışalım...
Anlatacaklarım 10 yıl öncesi falan değil, 2011 yılında olmuştu yani dört yıl önce...
Kafes Eylem Planı, Amirallere Suikast ve ÇYDD’nin de içinde bulunduğu altı iddianamenin birleştiği o ünlü Poyrazköy davasında yargılanan 83 sanık, belgelerin sahte olduğu gerekçesiyle beraat etti son duruşmada...
Haberi duyunca önce aklıma ÇYDD Başkanı Türkan Saylan geldi, ardından ikinci yakalama emrini duyunca beylik silahıyla intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar.
İçimden bir hüzün bulutu geçti, yüreğimin derinliklerinden bir şeyler koptu.
Türkan Saylan’ın evi sabaha karşı polisler tarafından basılıp didik didik arandı. Kanser hastasıydı ve bir ay sonra öldü Türkan Hanım.
Ali Tatar ilk yakalanmasında ifadesi alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak için salıverildi, ikinci yakalama kararı çıkınca intihar etti...
Yargı sürecinde kanıtların sahte, düzmece olduğu sık sık yinelendi askerlerin avukatlarınca ama mahkeme hiç umursamadı...
Ortada Aziz Nesin’lik bir dava vardı...
Aralarında emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü, Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer, emekli Tuğamiral Şafak Yürekli’nin de yer aldığı toplam 83 kişi...
Üstelik tüm sanıklar silahlı Ergenekon terör örgütüyle bağlantılı olup, cebir ve şiddet kullanarak hükümetin görevini engelleyeceklerdi...
Darbe yapacaklardı!

***

2002 yılında AKP tek başına iktidar olunca, 2003-2005 yılları arasında “darbe yapma düşü”, kurdukları söylenir... Ancak darbe yapılmamış, o paşaların hemen hemen tümü emekli olmuştur zaten 2005 yılının Ağustos ayında...
Geri kalanı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sindirmek, daha doğrusu hizaya getirip AKP iktidarının temelini sağlam atmaktır...
13 yıllık süreçte AKP bunu başardı, gönlü rahat!
Tezgâhı Fethullahçı polis, savcı ve yargıçlarla kurdular. Halkın büyük bölümünü buna inandırdılar “demokrasi özgürlük”, “askeri vesayeti kıracağız” diyerek.
Liberal aydınları, yazarları, solcu dönekleri yanlarına alıp “demokrasi şovu” yaptılar.
17/25 Aralık’ta AKPCemaat kardeşliği bitti, büyük kavga başladı...
Polis istihbaratından sahte belge toplayan, bunları bavulla Savcı Zekeriya Öz’e götüren bavulcu gazeteciler, Cemaatçiler (Fethullahçılar) kötü çocuk oldular...
Hesaplar altüst olmuş, iki kardeşten birisi haşhaşi, terörist olarak suçlanmaya başlamıştı...
Ah şu dershaneler kapanmasaydı, şimdi nasıl sarmaş dolaş 1 Kasım seçimlerine gideceklerdi, anlatamam size.

***

Cemaat dediğiniz Fethullahçı yapılanmanın “Nurculuk serüveni” nereden bakarsanız 40 yıldır Türkiye’nin bir gerçeği.
Yargıdan polise, öğretmene, işadamına dek geniş çaplı bir örgütlenme...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ise her şey yerli yerinde değil mi?

***

Yargıda, poliste Cemaatin yapılanması küçük çapta olsa da darbe aldı...
Peki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ne yapıldı?
HaberTürk muhabiri Sedef Şenkal Demir, Kardak’a çıkan SAT komandolarının komutanı Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’le konuşmuş.
Türkşen, Balyoz ve Poyrazköy davalarından yargılandı; Hasdal’da 3.5 yıl hapis yattıktan sonra, her iki davadan da beraat etti.
Albay Türkşen şöyle diyor:
“Üzüntüm Silahlı Kuvvetler kendi içindeki pisliği çıkaramadı...”
Yukarıdaki tümce tüm gerçekleri önümüze koyuyor...
Türkşen başı dik bir insan ve bir asker...
Dava sürecinde başını hiç öne eğmedi, gerdan kırmadı...
Şöyle seslendi:
“Üzerinizdeki üniformayı sünnet kıyafeti mi zannettiniz...”
Eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e hakaret suçundan yargılandı, beş ay hapis cezası aldı.
Ben de şöyle bir soru yönelteyim o zaman:
“TSK’nin kendi içindeki pislik neydi acaba?”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları