Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Seçimlere giderken CHP - 1

04 Ekim 2015 Pazar

Tam CHP seçim bildirgesi açıklandığında, Ahmet Hakan’a saldırı oldu ve bildirgeyi bu sütunda tartışamadım.
Bu arada okurlar bildirgeyi ayrıntılı olarak yayımlayan Cumhuriyet’ten de, başka kaynaklardan da yeterince bilgi edinmişlerdir herhalde...
Bu nedenle, bildirgenin içeriğine bakmadan önce, CHP’nin, hem özel olarak 1 Kasım seçimleri hem de genel olarak Türkiye için ifade ettiği siyasal ideoloji ve sahip olduğu imaj üzerinde durmak istiyorum.

***

Bir siyasal partinin toplum tarafından algılanan siyasal ideolojisi ve imajı pek çok faktör tarafından belirlenir:
Geçmişi...
Programı...
Kadroları...
Eylem ve söylemleri...
Lideri...
Pek doğal olarak o siyasal partinin kendisini nasıl tanımladığı da toplum tarafından algılanan imajın ve ideolojinin belirlenmesinde en önemli rollerden birini oynar.
Elbette siyasal partiler, özellikle seçim dönemlerinde söylem ve program değişiklikleri yapabilir, hatta büyük yapısal değişimler ve savrulmalar da sergileyebilirler...
Ama bunların da inandırıcılığı ve toplum tarafından nasıl algılandığı yine yukarıda sıraladığım faktörlere bağlı olacaktır.

***

Dünyadaki siyasal partiler, demokrasinin gelişmesi sırasında, toplumsal sınıflar tarafından biçimlendirildikleri için, sınıfsal bir yelpazede algılanırlar:
İngiltere ve Kıta Avrupası’nda, işçi sınıfı partileri değişimci sol çizgide, sermaye partileri ise muhafazakâr sağ çizgide yer alırlar.
ABD deneyimi ise partiler arasındaki siyasal ve sınıfsal açıyı iyice daraltmış, biraz muhafazakâr kapitalistlerle biraz liberal kapitalistler arasındaki marjinal farka indirgemiştir.

***

Türkiye’de çok partili demokrasi, sınıfsal değişme ve gelişme olgunlaşmadan, bırakın işçi sınıfını, sermaye sınıfı bile henüz gelişemeden kurulduğu için, partiler arasındaki sınıfsal ayrımların sınırları pek de belirgin değildir.
Türkiye’ye özgü olan siyasal parti niteliklerini, 21. Yüzyılda Türkiye adlı kitabımda şöyle irdelemiştim:
Bir yanda, Osmanlı’nın dinci-feodal yapısını, Cumhuriyet aracılığıyla, kentsel- endüstriyel topluma dönüştürmek isteyen “Devletçi-Seçkinciler” vardı.
Öte yanda, Cumhuriyet’e dönüştüğü ve toplumu da dönüştürmek istediği için devlete, “Liberallik” etiketi altında karşı çıkan ve dinden-gelenekten beslendiği için de geçmişe bağlı olan “Gelenekçi- Liberaller” yer alıyordu.
Bu ayrışmanın “Devletçi-Seçkinci” ekseni, AKP’nin “Gelenekçi-Liberallerin” temsilcisi olarak, devlete el koyması ve kendilerini “Seçkinci” boyuta yükseltmesiyle 2002 yılında sona erdi.
Kimileri bu olaya, “Atatürk Devrimlerini” kastederek, “Karşıdevrim” diyorlar.
Türkiye’yi bu noktaya, tarihsel, siyasal ve ideolojik olarak, CHP’nin kurduğu “Cumhuriyet” ve sınıfsal gelişme tamamlanmadan uygulamaya soktuğu “Çok Partili Sistem” getirmiştir!
Yani AKP, bugünkü iktidarını aslında CHP’ye, hem de Tek Parti Dönemi CHP’sine, Atatürk’e ve İnönü’ye borçludur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları