Hikmet Çetinkaya

Hrant Dink’ten Ahmet Hakan’a...

03 Ekim 2015 Cumartesi

Nasıl bir devlet yapısının olduğunu hiç öğrenmedin...
Ölümleri yaşadığında gerçeklerin üzerini örttün, faili meçhullere göz yumdun, Madımak Oteli’nde onlarca canı diri diri yaktın!
Devlet ve iktidar...
Hayat ve ölüm...
Hrant Dink suikastı davasının yeni aşamasının savcısının el altından “havuz medyası”na sızdırdığı haberi nasıl unuttun?
Hrant’ın katledildiği yerde, Agos gazetesinin biraz ötesinde jandarma istihbaratından iki kişi...
Bu iki kişi gözcü mü, yoksa cinayeti yakından izleyen görevli mi?
Devletin atadığı iki savcı.
Biri paralel, öteki bağımsız...
Yani!
İkisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız savcısı...
Eskisi bir şey yapmamış, sav doğruysa yenisi kurcalamış...
Notlarıma baktım iddia çok vahim gerçekse...
Savcı ifadesini almış iki jandarma istihbaratçısının...
Onlar ne demiş biliyor musunuz?
Bizim görevimiz suikastı engellemek değil, olup biteni izlemek!
Ne demek oluyor bu?
Hrant Dink’in öldürmesini devletin askeri mi izledi?
O zaman sormak gerekiyor:
Cinayeti işleyen bir tetikçi...”
Devlet cinayeti izliyor...
Ölümü! Hrant
Dink öldürülürken devlet orada!
Peki, kamera kayıtları falan varmış yeni savcının iddiasına göre...
O kayıtlar ise cinayetin işlendiği dönemde polis müdürü tarafından sildirilmiş...
Bu iddiaların doğruluk derecesi nedir ne değildir, bilmiyorum...
Gazetelerde yazıldı, çizildi...

***

Not almıştım, dün sabah aklıma geldi, ölümlere alkış tutanları, “yerli misin” ya da “Ermeni misin” diye soranları görünce...
Notlarımı bir değil üç-dört kez okudum, yazılan haberlere, köşe yazılarına baktım...
Ne kadar çok ölürsek o kadar çok unutkan oluyoruz.
Bu devlet, Hrant öldürülürken gözcülük yapabiliyor ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Tunceli’de görev yapan savcısını kaldığı lojmana girerken PKK teröristlerinden koruyamıyor.
Savcı orada kalleşçe öldürülüp şehit düşüyor...
Askeri, polisi ya bombalı tuzaklarda ya da çapraz ateşle öldürülüyor, bir bürokrat şehit ailesine kameralar eşliğinde gidip başsağlığı diliyor.
Gazeteci kılığında dolaşan sözde gazeteciler, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a “istersek seni sinek gibi ezeriz” dediğini unutup, saldırı olayından sonra “geçmiş olsun” açıklaması yapıyor...
Hrant’ı önce hedef gösterdiler, ardından tetikçi bulup öldürdüler...
O zaman sordum, bugün de soruyorum:
Devlet nerede devlet!
Devlet baskı, sindirme, korkutma eyleminde...
Gazeteciler hedef tahtası...
Çünkü maganda hürdür, medyaya saldırır, yakalanır, gözaltına alınır, ardından salıverilir...
Ahmet Hakan böyle bir saldırının gerçekleşeceğini çok önceden bildiği için, köşesinde yazmıştı, başına bir şey gelirse kimin sorumlu olacağını.
Ne oldu?
Bir süre susacak o medya fareleri ve yeniden atışa başlayacaklar...
Devlet aklından kuşku duyduğumuz zaman toplumsal aklın devreye girmesi gerekir. Bunun için de kin, nefret duygularından arınmamız gerekir.
Özgürlük, insanlık, yurttaşlık, demokrasi vurgusunu sık sık yapmamız gerekir, toplumsal aklın hayatımıza girmesi için...

***

Silahla, şiddetle, terörle hiçbir yere varılmaz... Düşünce özgürlüğünü yok sayıp, medyayı susturmakla gerçeklerin önüne engel konulamaz...
Memlekette tetikçi, katil çok...
Barış ve kardeşlik duygularının köreltilmesi; savaş, şiddet, ölüm ve medyayı susturma, korkutma...
Acının ve hüznün gölgesinde yaşamaya çabalıyoruz...
Ahmet Hakan’a evinin önünde saldıran dört magandanın üçü AKP üyesi...
Hiç şaşırmadım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları