Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

CHP üzerine notlar

29 Eylül 2015 Salı

CHP değinmekten çok hoşlandığım bir konu değil, ama bu kez dayanamadım (Pazartesi yazımın devamı olarak da okuyabilirsiniz).
Kılıçdaroğlu’nun, “Din görevlilerinin sandıkların başında olması, seçim güvenliği için aslında çok önemli. Yani seçim güvenliğinin bir anlamda garantisi çünkü din adamları yalan söylemezler. Din adamları sahtekârlık yapmazlar. Din adamları herkese eşit davranırlar. Çünkü onlar kutsal bir dinin, bir inancın, bir anlamda söylemini, inancını dile getiren kişiler demektir” sözleri sağlam bir “düşünceye” değil, tam anlamıyla kanaatlere, üstelik yanlış kanaatlere dayanan talihsiz saptamalardır.
Birincisi bu saptamalar, AKP yükselirken mütedeyyin kitlenin AKP’ye yönelmesine yardım eden, “bunlar dindar, öyleyse dürüsttür” yanılsamasını yeniden üretiyor. CHP lideri, AKP’nin kurduğu kültürel alan hâkimiyetini sorgulamak bir yana, adeta o alana dahil olmaya çalışıyor.
CHP’nin, Sarıgül, Ekmeleddin beylerle giriştiği deneyimler sırasında hep anımsatmaya çalışmıştık. Bir sosyal demokrat, halkçı, hatta merkez partisi, iktidardaki bir muhafazakâr partinin oy tabanını, onlar partilerine, liderlerine yönelik bir güven krizine düşerek yeni seçenekler aramaya başlamadan, onların düşünce dünyasına yakınlaşarak kazanamaz. Aksine her adımda kendi doğal tabanında kuşku yaratır.
Bu durumu, CHP’nin deneyimlerinden olduğu gibi İngiltere İşçi Partisi’nin tarihinden de görmek olanaklıdır. İngiliz İşçi Partisi 1980’lerden 1994’e kadar, muhafazakâr partiye karşı sürekli sağa kayarak mücadele etti, sürekli zayıfladı. Ne zaman muhafazakâr parti bir liderlik krizine girdi, tabanı yeni seçenekler aramaya başladı, o zaman Yeni İşçi Partisi muhafazakâr seçmenin oylarını, iyice sağa kayarak, artık başka bir şey olmayı kabul ederek alabildi.

CHP’nin son seçim deneyimi
CHP, 2015’in ilk genel seçimlerinde, aslında kendisine hiç oy veremeyen liberal ve muhafazakâr entelijansiyanın büyük takdirini kazanan bir seçim politikası uyguladı (buradaki ironiye takılmayalım). CHP ekonomik talepler alanında kaldı, AKP’nin kurduğu kültürel alanın varsayımlarını, dolayısıyla hegemonyasının en temel yapı taşlarını sorgulamadı. Peki, sonuç ne oldu? Seçmen desteği 2011’de yüzde 25.94’ten 2015’te 24.95’e, Meclis sandalye sayısı 135’ten 132’ye geriledi. Salt bu veriler bile, “Gezi travmasını” aşamamış, iç, dış politikası iflas etmiş, yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış bir AKP karşısında, uygulanınca bu sonuçları üreten bir seçim politikasının yanlışlığını göstermez mi?
Buna karşılık, seçimlerden başarıyla çıkan bir parti olarak HDP’nin seçim kampanyasına baktığımızda, kültürel alanı doğrudan haklar ve özgürlükler söylemiyle sorgulayan, başkanlık projesine şiddetle karşı çıkan hatta meydan okuyan bir söylem görüyoruz. CHP ile HDP arasında paradigma ve seçmen sosyolojisi açısından bir fark vardır, ama HDP’nin seçim kampanyasının sonuç aldığı da bir gerçektir.
Diğer taraftan CHP’nin liderliğinin AKP olgusunu anlamakta büyük zorluk çektiğini söylemek abartılı olmaz. Onların sandığının aksine, AKP sıradan bir parti değildir. Bir hareketin, bir tabakanın ve bir “toplumsal blok”un temsilcisidir. Bu bloka ait olan seçmenin sadakatini bu bloku bir arada tutan söylem, kültürel alan (hatta “hakikat rejimi”) belirliyor. Bu söylem ve hakikat rejimi sorgulanmadan, salt ekonomik talepleri dile getirerek bu hareketin tabanı etkilenemez.
Buna karşılık, AKP’nin temsil ettiği hareket ve blok karşısında CHP’nin de saptadığı gibi yüzde 60’lık, hatta daha fazla bir seçmen kitlesi ardır. Ekonomik talepleri unutmayan, ama özellikle toplumsal hakların ve özgürlüklerin genişlemesini hedefleyen, bu hedefin önündeki MİT Yasası, Basın Yasası, İç Güvenlik Yasası, sendikalar yasalarını sorgulayan, barış konusunda HDP’ye destek veren bir kampanyanın başarılı olma şansı olacaktır. Aksi taktirde AKP kendiliğinden zayıflamakta olsa bile kurmuş olduğu kültürel alan hâkimiyeti onu, birinci parti konumunda tutmaya daha uzun bir süre, son derecede tehlikeli senaryoları gündeme getirerek devam edebilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024
Trump! Nasıl yani? 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları